Topluluklar Haksızlıklara Gark Edilirken… Bir ülkeyi çağın dışına, kuruluş hedeflerinden farklı yöne götürmek isteyen idareci; toplumun üyeleri olan, statüler, iş bölümleri, meslek dalları altında toplanan topluluklara haksızlıklar öngörüp, haksızlıkları uygulamaya sokarak, asıl hedefleri için uygun ortam yaratabilir. Ülkenin bağımsızlığını, gelişmesini, halkın refahını, huzurunu düşünen idareciler elbette ki insanlarının gelişmesini, adalet içinde yaşamasını hedefler ve bunu gerçekleştirmekten de mutluluk duyar. Ancak kişiler, ülke menfaatlerinden uzak olarak, benimsemiş oldukları yabancı düşüncelerin hizmetine girdikten sonra tüm güçleriyle, toplulukların ve dolayısıyla halkın geriye gitmesi, ülkenin bağımsızlığının ortadan kalkması için çalışırlar. Bu çalışmalarını ise belli kıvama gelinceye dek örtülü olarak yürütürler. Kıvama ulaşıldıktan sonra ise, kendilerini güçlü hissederek açık konuşmaya, açık mesajlar vermeye başlarlar. Dışa bağımlı çalışan idarecilerin yaratmış olduğu akla, mantığa, insanlığa aykırı adaletsizlikler, adaletsizliğe maruz bırakılan insanlarca önlenmeye çalışılsa da, bunda, topluluklar içerisinde, topluluktanmış gibi görünenlerce yaratılan, topluluğu bölücü ayrılıklar nedeniyle, önleme çalışmaları onlarca yılı alabilmekte. Dışa bağımlı idare edilen yerlerde, en temel insani haklar uğruna verilen mücadeleler, insanların sinirlerini harap edecek düzeye ulaşabilmekte. İdareciler, emrindeki topluluklara haksızlıklar yaratarak veya haksızlığı sürdürerek, topluluğun dikkatini bir yere yoğunlaştırırken; haksızlığının çözümü için bir araya gelen topluluklar mücadele içindeyken, ülkede başka şeyler de meydana gelebilir. Ülkede, ülke menfaatlerini bertaraf edebilecek öylesine değişiklikler meydana gelebilir ki, statü/iş kolu mücadelesi içindeki kişi, bunu, çok geç de fark edebilir. Karışıklıklar içerisinde olan, sınırları içinde çok miktarda yabancı ajan bulunan ülke halkının birer üyesi olan ve statü/iş kolundan kaynaklı olarak adalet mücadelesi veren topluluklar, mücadelelerini verirken, ülkesinde nelerin olup bittiğini görmezden geldiğinde, sonuçta mücadele verecek bir ülke, bir ortam bulamama tehlikesiyle de karşı karşıyadır. Topluluklar, üzerlerinde uygulanan adaletsizlikler yoluyla statüye/iş koluna olan aidiyet duygularının yitip yitmediğine bakmanın yanı sıra; devletten, idare meclisinden beklenen, adaletin gerçekleşme beklentisi duygusunun kaybolup olmadığını da gözden geçirerek, duygu kaybının örtüşüp örtüşmediğine de bakması gereklidir. Eğer statü/iş konuna ait bireyde oluşan aidiyet duygusu kaybı, idare eden meclisten olan beklenti kaybıyla örtüşüyorsa, burada, üst düzeyde bağlantılı işlerden söz edilebilir ki bu durumda bir siyasi durum söz konusu olur. Ve topluluk mücadele yol haritasını buna göre düzenlemelidir, denilebilir. Orhan Kaya |
2001 kez okundu
YorumlarHenüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın |