• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • Site Haritası
  • https://www.facebook.com/index.php?stype=lo&lh=Ac8dWUoq1V36L4Hy
  • https://twitter.com/
Ö/K Facebook

Ö/K Twitter


Ö/K You Tube
Hava Durumu
Döviz Bilgileri
AlışSatış
Dolar32.432432.5624
Euro34.631634.7704
Saat
Takvim
GAZETE
Önce Kültür/Yazarlar
Gazeteler
Türkçe Müzik
Yabancı Müzik
Sinema
TV YAYINLARI
A24 Gayrimenkul

Tarih/Belgesel
İstanbul: Fatih Aldı, Vahdettin Kaybetti, Atatürk Kurtardı  


Bennett'in Mustafa Kemal'e Suikastle Görevlendirdiği İngiliz Ajanı Mustafa Sagir'in 1921'de Ankara'da Yakalanışı


Türk Devrimi'ne Karşı İngiliz Palavralarına Özgün Belge ve Bilgilerle Yanıtlar


II. Abdülhamid Dönemi'nin Bilinmeyenleri - 1. Bölüm


II. Abdülhamid Döneminin Bilinmeyenleri - 2. Bölüm


Harf Devrimi'nin Yerli ve Milli Kökleri, 1. Bölüm


Harf Devrimi'nin Yerli ve Milli Kökler-2


1945'ten Günümüze, Ulus-Devlet'e yönelik Etnik Bölücülüğe Meşruiyet Sağlayan İç ve Dış Odaklar


Küreselci Emperyalizmin Ulus Devlet Düşmanlığı, Etnik bölücülük ve Tek Dünya Devleti Düşleri


"Hilafet İngilizlerin İsteğiyle Kaldırıldı" Yalanını Çürüten Belgeler-1


"Hilafet İngilizlerin İsteğiyle Kaldırıldı" Yalanını Çürüten Belgeler-2


Atatürk'e ve Türk Tarih Tezine Kafatasçı Irkçılık Suçlaması Yapanlara Yanıt


Belgelerle 1925 Şeyh Said İsyanı
Musul Sorunuyla İlgisi | 1924 Ağustos Nasturi Ayaklanması l Şeyh Said İsyanı ve Hilafet |Türk Ordusu İçinde Örgütlenmiş Ayrılıkçı Kürt Kökenli Subaylar ve Gizli Azadi Örgütü | Seyit Abdülkadir ve Suçortaklarının İngiliz Ajan Mr. Templeton Olarak Tanıdıkları İstihbaratçıyla İlişkileri | Bastırılmasında Ordumuzun Yanında Yer Alan Bölge Aşiretlerinin Çabaları | Şeyh Said'in Hilafet Propagandasına Karşı, Adalet Bakanı Seyid Bey'in Onbinlerce Bastırılan Hilafetin Kaldırılması Konulu Kitapçığının İsyan Bölgesinde Dağıtılması | İsyancılardan Biri Bağırıyor: "Yaşasın Kürtlük!" İdamı İzleyen Diyarbakır Halkı Topluca Haykırarak Ona Yanıt Veriyor: "Yaşasın Cumhuriyet!" | Rauf Orbay: "Şeyh Said,.. 1914'te de Devlete Karşı İsyan Etmiş, Rus Konsoloshanesine Sığınmış, 1. Dünya Savaşı Arifesinde Rusya Hesabına Çalıştığı Sabit Olmuş, Müseccel (Sabıkalı) Bir Mahluktu.


Barzani aşiretinin emperyalizm ve siyonizm ile ilişkileri; Atatürk'e ve Türkiye'ye ve Türklüğe Düşmanlığı-1


Barzani aşiretinin emperyalizm ve siyonizm ile ilişkileri; Atatürk'e ve Türkiye'ye ve Türklüğe Düşmanlığı-2


"Ilımlı İslam" ve "Siyasal İslam" projesinin; belgeleriyle tarihsel kökenleri

- Türkiye'nin NATO'ya üyelik başvurusuyla ilgili gizli görüşme tutanakları
- Kimler neden ve nasıl Atatürk İlkeleri'ni hedef aldı?



31 Mart 1909 Asker Ayaklanması


Türkiye'ye yönelik psikolojik savaş yöntemleri



Milli Mücadele'ye Karaçalanlar 7. Bölüm:
Necip Fazıl Kısakürek ve Büyük Doğu dergisinde C.R.Atilhan, Nihal Atsız, Rıza Nur makaleleri.


Milli Mücadele'ye Karaçalanlar 8.Bölüm: 
"N.F.Kısakürek ve C.R.Atilhan'ın M.Kemal'e Suriye Cephesinde İngiliz Ajanlığı ve İhanet İftirası.

Amerikan Kültür Emperyalizmi ve 1949 Fulbright Antlaşması...
-Türk Eğitim Sistemi ABD ve CIA güdümüne nasıl sokuldu?
-İkili antlaşmanın 13.03.1950 tarihinde yapılan Meclis görüşmesinde hangi vekiller evet oyu verdi, hangi vekiller oturuma katılmadı ?
-TBMM'de kabul edilen antlaşmanın gerekçesi neydi ?
-Fulbright burs programında CIA'nın örtülü operasyonlarına ilişkin itiraflar ve belgeler.



Suriye'de yaşananlar BOP'un bir sonucu mu?


Tunceli harekatına yönelik iftiralara yanıtlar


Türkiye'ye yönelik "Dersim İftirasına" yanıtlar


Türkiye,1990 sonrası hangi odaklarca, niçin ve nasıl hedef alındı?


1945-1990 arası ABD-Rusya Soğuk Savaş Dönemi; Küreselci Emperyalizmin SSCB’yi Yıkma Çalışmaları


12 Eylül’den günümüze ABD’nin Türkiye’ye biçtiği yeni rol


"Atatürk'ü Ankara'da 2 tabur işgalci İngiliz askeri selamladı" iddiasına; belgelerle son nokta


"Atatürk'ü Ankara'da İngiliz askeri selamladı" iddiasına yanıt


Cumhuriyetin yerli ve milli kökleri-Laiklik


Vahdettin'in kaleminden Milli Mücadele'ye, Atatürk'e ve Türklüğe iftiralar


Milli Mücadele'ye Karaçalanlar: Rıza Nur


Rıza Nur; Nihal Atsız; Kadir Mısıroğlu İlişkileri

Milli Mücadele'ye Karaçalanlar, 11. Bölüm
Batı Cephesi Komutanı İsmet İnönü'ye yönelik iftiralar, kimlerce ne zaman başlatılmış; nasıl yayılmıştır



Kazım Karabekir'den Fevzi Çakmak ve Atatürk'e iftiralar


Kazım Karabekir'in Suçlamalarına Atatürk'ün Verdiği Yanıtlar


Karabekir - Atatürk Düellosu - 1933 - Özgün belgelerle


Karabekir - Atatürk Düellosu-2


Karabekir - Atatürk Düellosu-3


Kazım Karabekir'in Atatürk'ün ölümünden sonra yönlettiği suçlamalar ve yanıtları


Karabekir'den Atatürk ve Yakın Çevresine Müslüman Türkleri Hristiyanlaştırma suçlaması


K.Karabekir'in Atatürk'e: Türkiye'yi Bolşevik yapacaktı, Amerikan Mandası yapacaktı, Halife olacaktı vs. iftiraları ve Birincil Kaynaklardan Özgün Belgelerle Çürütücü Yanıtlar.


Atatürk'e yönelik "İngiliz ajanı" iftirasına belgelerle yanıtlar


Vahdettin neden kaçtı ? Çoğunu ilk kez göreceğiniz belgelerle...


Vahideddin'in ABD, İngiltere, Fransa devlet başkanlarına gönderdiği mektuplarda, bildirilerinde ve anılarında Türklüğe yönelttiği iftiralar ve "Vahideddin dünyanın en dürüst adamıydı, hazinesini götürmeyip millete bıraktı" yalanını çürüten gerçekler

1-TBMM Gizli Oturum Tutanaklarında Vahideddin.
2- G. Jeaschke'nin "Kurtuluş Savaşı ile İlgili İngiliz Belgeleri" ve "Türk Kurtuluş Savaşı Kronolojisi"ndeki yalan, yanlış vs. uydurmalarıyla Vahideddin'in kaçışına ilişkin gerçeğe aykırı iddialar



Rıza Nur ve K.Karabekir'in, Atatürk'e karşı söylem ve eylem birliği


27 Mayıs 1960 Askeri Müdahalesi - Amerika


19 Mayıs

"Üçler Misakı" nedir?
Milli mücadele tarihimizde nasıl bir yere sahiptir?
Kimler tarafından imzalanmıştır?
Kimler tarafından; ne zaman ve nasıl çarpıtılmıştır?



Üçler Misakı - Milli Mücadele Kararı - Fevzi Paşa, Cevat Paşa, Mustafa Kemal Paşa
19 Mayıs Devlet Operasyonu , "Erenköy Konseyi" uydurmaları ve karartılan "üçler misakı" gerçeği...



Osmanlı Devleti l. Dünya Savaşı'na niçin ve nasıl girdi?


l. Dünya Savaşı'nda, gizli anlaşmalar ışığında; İttihat-Terakkiı, Atatürk ve Almanya arasındaki ilişkiler, çelişkiler, çatışmalar


Müttefik sanılan Alman İmparatorluğu'nun Osmanlı İmparatorluğu'nu sömürgeleştirme ve parçalama planları


Atatürk'ün "Türk Tarih Tezi"
Mezopotamya, Anadolu ve Avrupa'da varolmuş Türk medeniyetleri



30 Ağustos Zaferi


Lozan Antlaşması'na yönelik iftiralara, çoğunu ilk kez göreceğiniz, özgün belge ve bilgilerle yanıtlar



İngiliz meclisi Lozan'ı onaylamak için niçin yaklaşık 1 yıl bekledi?

Amerikan Donanması, Karadeniz, Boğazlar Sözleşmesi Montrö ve Kanal İstanbul

ABD Dışişleri Bakanı Condoleezza Rice'ın, Bulgaristan'daki NATO bakanlar toplantısına katılmadan önce Atina ve Ankara'ya 26.4.2006 tarihinde gerçekleştirdiği ziyarete ilişkin Aytunç Altındal’ın görüşleri ile konuyu incelemeye başlayalım:

Aytunç Altındal’ın görüşleri:


Aytunç Altındal: Amerikan Deniz Kuvvetlerinin Donanmasının Karadeniz’e çıkma isteği var.  Ve bu bizim Montrö Anlaşmamızın 11 ve 12’nci maddeleri ihlal edildiği takdirde çıkabilir.

Demek ki Montrö gündemde!

Diyor ki Amerika “benim Ak Deniz’deki donanmamı Karadeniz’e çıkartacağım, bana izin vereceksin diyor Türkiye. Bunu Condeleenza Rice Türkiye’ye bildirmiştir.  Ama açıklamasını Bulgaristan’a gidecek ya şimdi, Bulgaristan’da Sofya’da yapacak açıklamayı.

Montrö’ye göre Boğazlar üzerinde Türkiye’nin egemenlik hakları vardır.

Lozan Antlaşmasıyla Türkiye bir millet olduğunu ispat etti. Ama Türkiye’nin bir devlet olduğunu ispat etmesi 29 Ekim’de yapılan Cumhuriyet’in ilanıyla oldu.  Lozan olmasaydı bundan 2,5 ay sonra Türkiye Cumhuriyeti olmazdı. Demek ki Lozan ve Cumhuriyetin kuruluşu bağlantılı. Ama devlet olursunuz meşruiyetiniz olmaz. Çünkü o sırada boğazlar bizim kontrolümüzde değildi. Uluslar arası bir konsorsiyum boğazları yönetiyordu. Ve Mustafa Kemal’in girişimiyle Boğazların üstündeki hakları ilga edildi, oraya Türk Silahlı Kuvvetlerinin kontrolü getirildi Boğazlara. Bu ne anlama geliyor biliyor musunuz?

Bakın, millet oldunuz,

Devlet oldunuz,

Egemen devlet oldunuz.

Yani uluslararası deniz trafiğini senden izin almadan hiç kimse yönetemez.

Buradan, boğazlardan, Çanakkale ve İstanbul Boğazlarından geçecek olan bütün gemiler sizin izninize tabidir.

Ticari gemiler geçebilir,

Askeri gemilere geldiğinde;

30 bin tonluk askeri gemiler 21 gün süre için ve 30 bin ton üstüne çıkmadan geçiş yapabilirler. 21 günde gelecek geri gidecek yani. Geri gitmediği takdirde giremez boğazlardan ve buna Türkiye Cumhuriyeti Devleti karar verir.

Şimdi Amerika diyor ki;

Bu maddeleri değiştirin, diyor. Bu 11 ve 12’nci maddeleri Montrö’nün. Bunları değiştirip benim donanmam orada kalsın, diyor. Ve Bulgaristan’da, yarın orada Amerika’ya 3 tane üs veriyor. Bunlardan bir tanesi Deniz Üssü. Donanma girecek, Amerikan Donanması çıkmayacak mesela.

Şimdi bu ne olacak, ne getirecek?

(Donanma)Bütün Karadeniz’i dolaşacak.

Bakın öyle bir dönemdeyiz ki çok enteresan, bu, dünyada 2 ülkenin işine gelmiyor. Bir Türkiye’nin bir de Rusya’nın. Şimdi Türkiye ve Rusya birlikte hareket ediyorlar. Diyorlar ki “Biz bu Montrö’yü değiştirmeyiz.” Ve Rusya’da diyor ki “Montrö’nün virgülüne bile dokundurtmayız” diyorlar.

Amerikalılar da diyor ki; buradaki bazı maddeler değişecek. Ve Condeleenza Rice’ın ziyaretinin sebeplerinden biri de bu. Bütün Kafkaslar, oradan Rusya, Belarus, bütün Beyaz Rusya, Romanya; Bütün Kafkaslar ve Kafkas ötesi dediğimiz bölgelerin kontrolü için gerekli. Akdeniz’de nasıl kontrolü temin ediyorsa; Karadeniz’de hiçbir kontrolü yok ve oraya şimdi bunu sokmak istiyor.

Azerbaycan, Ermenistan, Gürcistan, hepsi bütün bunlarla donanmayı da çıkarttığı zaman Karadeniz’e, Büyük Ortadoğu Projesi’nin üst çatısı da kapatılmış olacak.

Büyük Ortadoğu Projesi (BOP)

22 tane Müslüman ülke var. Bunların arasında Cezayir’den başlayarak bunlardan sonra Kafkaslar var. Azerbaycan, Gürcistan, Ermenistan; yukarıda Apazya, tüm Kafkaslardaki Kafkas halkları; bu tarafa geliyorsunuz Rusya'dan teğet geçin oradan Beyaz Rusya var. Romanya, Moldovya, Bulgaristan, Yunanistan, hepsi dahil, bu projenin. Bi de Afrika ülkelerinin bazıları var. Burası, hepsi Osmanlı toprakları ve Dünya Hakimiyetini sağlamak istiyorsanız, Dünyada Egemenliği sağlamak istiyorsanız bu anlattığım 22 ülkeyi kontrol altında tutacaksınız. Bu 22 ülkeyi kontrol altında tutamıyorsanız Dünya hakimiyetiniz olamaz. Osmanlı’da bu 22 ülkeyi kontrol altında tutmuş onun için bir dünya devi olmuş. Kontrolü kaybettiğimiz andan itibaren işte bugün geldiğimiz noktada durum ortada. Dolayısıyla Amerika’nın bu 22 stratejik ülkeyi kontrol altında tutması gerekiyor.

Kontrol altında tutuyorum ne demek?

Ben sana şu malzemeyi satıyorum demektir.  Sen başkasından almayacaksın demektir o.

Diyorsun ki “ben senin malını alacağım ama param yok; ben sana parayı vereyim” diyor. Yeter ki sen benim malımı al diyor. Ben sana kredi vercem diyor, kredi veriyor. Mesela; ben sana 2 milyar dolar kredi verdim, diyor “ama şu makineleri alasın diye verdim” diyor hatta firma gösteriyor. Krediyi de öyle veriyor. O para gelmiyor, sen sadece o makineyi alıyorsun, borcuna yazılıyor. (Güncel bir not: Yerli denilen otomobilin İtalya’da yapılıp Türkiye’ye getirilmesi. Önce Kültür)

Ortak Vizyon Belgesi…

Ortada bir Ortak Vizyon yok zaten. Ortak Vizyon Belgesi hazırlayalım diyorsunuz. Yani bir evlilik akdi yapalım der gibi. Evlenelim ama önceden bir tespit  edelim neyin ne olduğunu.

Demek ki bugünkü hükümetle, Türkiye Cumhuriyeti Devleti ile değil; bugünkü Hükümetle mevcut Amerikan Yönetimi arasında ortak vizyon olmadığı için bir ortak vizyona ihtiyaç doğmuş.

İsrail…

Hamas ile Amerika, Rusya Çin’de görüşüyor. Ortadoğu’da Amerikan siyaseti İsrail’in güvenliği içindir. İsrail’in varlığı ve güvenliği içindir. Bunun dışında hiçbir olay için Amerika’nın öyle birinci dereceden ilgilendiği mesele yok. İsrail’in varlığı ve güvenliği, esas olan bu. Amerika’nın Ortadoğu plitikasının önünde İsrail’in varlığı ve güvenliği yatar.

Stratejik Müttefiklik ile Stratejik Ortaklık farkı ne?

Şimdi bakın ortaya gelen durumda bir “stratejik müttefiklik” var bir de “stratejik ortaklık” var. Bunları iyi anlamak lazım.

Stratejik Müttefik Olmak; biz NATO’da beraberiz, değil mi? İşte o Stratejik Müttefiklik. Ama Amerika ile İsrail Stratejik Ortak. Anlatabiliyor muyum? Onlar ortak. Belli bir ülkü birliği de var; Belli bir ideal birliği de var. Türkiye ile stratejik ortaklık belgesi veya vizyon veya ortaklığı giderecek bir belge imzalanırsa Amerika o zaman diyecek ki; ben sizinle stratejik ortak mıyım, aç bakalım bu Boğazları. Bizim gemiler geçsin bakalım, deyiverecek o zaman. Çünkü Türkiye’nin, bugünkü hükümetin istediği “stratejik ortağı” olmak. Amerika’nın ortağı olamazsın, olması için yapman gerekenler var! Bunların başında eğer biz stratejik ortak isek Amerika’da sana diyecek ki haklı olarak;

- Biz ortak mıyız kardeşim?

- Evet ortağız.

- Güzel, aç şunları güvenliğimiz için. Senin ve benim güvenliğim için bu Donanmanın Karadeniz’de durması gerekiyor.

Boğazlar Amerikan Donanmasına açılınca Türkiye nelerini kaybediyor?

Başta egemenlik haklarının kısmi devri söz konusudur. Yani, Boğazlar üzerindeki egemenlik haklarınızı kaybettiğiniz anda devlet olma özelliğinizi kaybedersiniz! Bu bir.

En önemlisi öyle bir açmaza getirdiler ki bu hükümetin beceriksizliği, bilgisizliği ve tabiri caizse dış politikadaki cehaletinden dolayı; bakın, İran’da rejimin getirdiği Ahmed-i Necat’ın görüşleri egemen olur da kazanır da İran bu işten zaferle çıkarsa, Türkiye gene zararda. Amerika kazanırsa Türkiye gene zararda. İşte bakın, yani, Amerika’nın kazanması da; İran’ın kazanması da Türkiye için tehlike!

İran kazanırsa Türkiye’ye rejim ihraç eder.

İran nükleer silah yaptığı takdirde ve buna da Amerika müdahale edemedi, diyelim. İran nükleer silahını yaptı, bundan zararlı çıkacak olan kim? Türkiye.

Çünkü neden?

Bu defa rejim ihraç edecek sana. Ben, diyecek, süper gücüm İran olarak, dolayısıyla rejim ihraç edecek.

Tersi olursa?

Amerika İran’daki nükleer tesisi vurur da, -310 siyasi, sosyal, teknik tesisi- bunları bombaladığı takdirde, nokta bomba attığı takdirde 310 yeriyle, ondan sonra Amerika kazandı bu işi İran nükleer silah yapamadı. Ama gene Türkiye zararlı çıkacak! Çünkü birincisi; Türkiye, İran üzerinden bütün Avrasya’ya açılıyor Gürbulak kapısı dolayısıyla. Her sene 1 milyon turisti var, her sene gelen ve büyük ticaret var Türkiye ile İran arasında.

İran’ı kim vurur?

(İran’ı) Amerika vurmaz. İsrail vurur. Amerika İsrail ile birlikte İran’ı vurur.

Vurur da ne olur?

Sonrası Amerika’nın çok aleyhine olur.

İngiltere (İran’ı vurma işi) bu işe girer mi?

İngiltere bu işe girmez. Mümkün değil. İngiltere çok uyanıktır. Bu pis işi Amerika ile İsrail’in üstüne atar.

Peki, İngiltere Irak’ta neden vardı?

Irak eski bir İngiliz kolonisi, Irak devletini kuran İngilizler. Suriye’yi kuran da Fransızlar. Bakın Fransızlar gitmedi Irak’a, İngilizler gitti oraya.

*
Aytunç Altındal'ın konuya ilişkin görüşleri burada bitti. Ayrıca aşağıdaki videodan da konuyu izleyebilirsiniz. Video 23 Nisan'da fes ve kara çarşaflı çocukların gösterilerde yer alması, 21 yaşındaki bir gencin TBMM Bşk.lık koltuğuna oturtulmasının hükümet ile işlikili değerlendirmesi ile başlamakta. 

***

Stratejik Müttefiklikten Stratejik Ortaklığa…

Aytunç Altındal, yukarıdaki açıklamasında “Stratejik Müttefiklik ile Stratejik Ortaklık farkı ne?

Şimdi bakın ortaya gelen durumda bir “stratejik müttefiklik” var bir de “stratejik ortaklık” var. Bunları iyi anlamak lazım…

…bugünkü hükümetin istediği “stratejik ortağı” olmak. Amerika’nın ortağı olamazsın, olması için yapman gerekenler var! Bunların başında eğer biz stratejik ortak isek Amerika’da sana diyecek ki haklı olarak;

- Biz ortak mıyız kardeşim?

- Evet ortağız.

- Güzel, aç şunları güvenliğimiz için. Senin ve benim güvenliğim için bu Donanmanın Karadeniz’de durması gerekiyor.”

 

Müttefiklikten Ortaklığa

Şimdi, zaman içinde neler olmuş haberlerden bakalım:

Erdoğan: Güya ABD ile stratejik müttefikiz

Başbakan Erdoğan'dan ABD'ye çok sert çıkış:

Sayın Bush sıkıntılarımızı paylaştığını söylüyor ama kuru kuruya paylaşmak yetmiyor. ABD'nin canı yanınca seferber oluyoruz bizimki yanınca olmuyoruz ABD için 'Güya stratejik müttefikimiz' nitelendirmesinde bulunan Erdoğan, "Sayın Başkan (Bush) sıkıntılarımızı paylaştığını söylüyor, ama kuru kuruya paylaşmak yetmiyor. ABD'nin canı yandığı zaman hep beraber seferber olacağız, peki bizim canımız yandığı zaman niçin hep beraber seferber olmuyoruz" dedi.

AKP'nin dün yapılan Merkez Karar ve Yönetim Kurulu (MKYK) toplantısının ardından basın toplantısı düzenleyen Erdoğan, ABD'nin Bağdat Büyükelçisi Zalmay Halilzad'ın "Kerkük Irak'ın içişleri. Yabancı güçler karışmasın" açıklamasını değerlendirdi.

Erdoğan özetle şunları söyledi:

HALİLZAD ATIFTA BULUNUYOR:

Irak'la tarihten gelen bağlarımız var ve bu bağlar öyle laf olsun diye söylenen bağlar değil. Sayın büyükelçi Irak vatandaşı olmadığı halde, kalkıp ülke adı vermeden 'Kerkük Irak'ın iç meselesidir' derken, bir gün önce benim TBMM'de yaptığım konuşmaya herhalde atıfta bulunuyor.

ABD GÜYA STRATEJİK MÜTTEFİKİMİZ:

Ben sınır komşum olan, soydaşlarımın yaşadığı Kerkük'e yönelik düşünce beyanında bulunmayacağım, ama kendileri, güya stratejik müttefikiz, her türlü alışverişimizin olduğu ABD, orada terör örgütü konuşlanacak, bu konularla ilgili Türkiye olarak herhangi bir açıklama yapmayacağız. Böyle bir şey olmaz.

ABD'NİNKİ CAN, YA BİZİMKİ...:

ABD'nin 11 Eylül'de canı yanmıştır, ikiz kuleler vurulmuştur, sonra Afganistan'da bir operasyonel harekete başlamıştır. Burada NATO güçleri görev almıştır ve biz Türkiye olarak iki kez ISAF'ın komutasını üstlenmişiz. Neden? Teröre karşı mücadele için. ABD'nin canı yandığı zaman hep beraber seferber olacağız, peki benim canım yanıyor, bizim canımız yandığı zaman niçin hep beraber seferber olmuyoruz. Bizim şu ana kadar terörde verdiğimiz kayıp 40 bini buldu.

KURU KURUYA SÖYLEMEKLE OLMAZ:

Bu sıkıntılarımızı Sayın Başkan (Bush) paylaştığını söylüyor, ama biz diyoruz ki kuru kuruya paylaşmak yetmiyor. Atılacak adımı biz Irak'la atmaya hazırız. ABD'nin orada bir güç olarak bulunduğunu bilerek müşterek atmaya da hazırız. Bu adımın şu anda atılması gerekir, bunu da görmek istiyoruz. Ülkemizi terör noktasında tehdit eden unsurlar neyse ve buna karşı da yapılması gereken neyse, hepsini vakti, saati geldiğinde Türkiye yapar. Ama bunu ilan etmez.

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, terör örgütü PKK'nın Kuzey Irak'taki varlığını yok etmek için sürekli söz veren, ancak bir türlü harekete geçemeyen ABD'ye çok sert çıktı.

Gül: Amerika'ya PKK listesi verdik Dışişleri Bakanı Abdullah Gül, Irak'ın kuzeyindeki Kandil Dağı'nda barınan PKK'lı teröristlere ilişkin liste ve belgelerin çeşitli vesilelerle ABD'li yetkililere iletildiğini ancak resmi bir yanıt alınamadığını bildirdi.
Gül, Interpol'ün Kırmızı Bülten'le aradığı Murat Karayılan ve diğer PKK'lılara ilişkin bilgileri içeren liste ve belgelerin, Türkiye'nin Bağdat Büyükelçiliği'nce Irak Dışişleri Bakanlığı ve Adalet Bakanlığı'na 2005'te gönderildiğini, ancak resmi bir yanıt gelmediğini belirtti.

Wilson: Her devlet halkını korur ABD'nin Ankara Büyükelçisi Ross Wilson dün NTV'ye yaptığı açıklamada, Türkiye'nin Irak'ın iç işlerine karıştığı düşüncesinde olmadığını söyledi. Wilson, ABD'li yetkililerin PKK'lılarla görüştüğü iddialarının soruşturulması için talimat verdiğini de açıkladı. Türkiye'nin olası bir sınır ötesi operasyonu için "Her devletin, halkını her türlü saldırıya karşı korumak gibi bir yükümlülüğü vardır" diyen
Wilson, "Türkiye tabii ki bu bağlamda kendi kararlarını verecektir" dedi.

Milliyet – 13.01.2007

http://www.milliyet.com.tr/siyaset/erdogan-guya-abd-ile-stratejik-muttefikiz-185118

*

Erdoğan: NATO müttefikimiz ve stratejik ortağımız ABD'den gerçek bir müttefike yaraşır adımlar atmasını bekliyoruz."

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Suriye'de yeni bir askeri operasyonun çok yakında olduğunu bir kez daha yineledi.

Beştepe'deki 11. Büyükelçiler Konferansı'na ev sahipliği yapan Erdoğan yaptığı konuşmada, "Fırat Kalkanı ve Zeytin Dalı harekatlarıyla başlattığımız süreci inşallah çok yakında farklı bir aşamaya geçireceğiz." diyerek Fırat'ın doğusuna olası bir operasyonun yakında olduğunu belirtti.

"Güney sınırımızda adeta kanser hücresi gibi büyüyen, müttefiklerimizin ağır silahları ile büyütülen yapı ortadan kalkmadıkça Türkiye kendini emniyette hissedemez." diyen cumhurbaşkanı ABD'nin Suriye Demokratik Güçleri'ne sağladığı desteğe vurgu yaptı.

"Milli menfaatlerimizi mutlaka savunacağız"

ABD Savunma Bakanı Mark Esper'in "Türkiye'nin tek taraflı müdahalesini engelleriz." yönündeki açıklamasının hemen ardından konuşan cumhurbaşkanı, "NATO müttefikimiz ve stratejik ortağımız ABD'den gerçek bir müttefike yaraşır adımlar atmasını bekliyoruz." diye konuştu.

Cumhurbaşkanı, Suriye konusuna ilişkin, "Gerektiğinde diyalogla, gerektiğinde yumuşak güç unsurlarıyla gerektiğinde zorlayıcı diplomasi araçlarıyla gerektiğinde de fiili güç kullanarak milli menfaatlerimizi mutlaka savunacağız." dedi.

Erdoğan, Rusya'dan füze savunma sistemi alımıyla başlayan tartışmalara ilişkinse "S-400'lerin NATO'ya ve F-35'lere zarar vereceğine dair hiçbir somut veri yoktur. Kimse kimseyi aldatmasın." yorumunu yaptı.

"AB, Türkiye'yi kazanmalıdır"

Avrupa Birliği - Türkiye ilişkilerine de değinen Erdoğan, "AB küresel aktör olmak istiyorsa öncelikle Türkiye'yi kazanmalıdır. Türkiye'nin üyeliği birkaç ülkenin ihtirasına kurban edilmemelidir." ifadelerini kullandı.

Euronews – 06.08.2019

https://tr.euronews.com/2019/08/06/erdogan-abd-den-gercek-bir-muttefike-yarasir-adimlar-atmasini-bekliyoruz

*

ABD Başkanı Trump: 'Türkiye herkesin bildiği gibi NATO müttefikimiz ve stratejik ortağımız.

ABD Başkanı Trump: 'Türkiye herkesin bildiği gibi NATO müttefikimiz ve stratejik ortağımız. Cumhurbaşkanı Erdoğan'la yapıcı bir görüşme geçirdik. Bu konulardan birisi de Suriye konusuydu. ABD ile Türkiye muazzam bir başarıya imza attı.'

TIME TURK – 14.11.2019

https://www.timeturk.com/abd-baskani-trump-turkiye-herkesin-bildigi-gibi-nato-muttefikimiz-ve-stratejik-ortagimiz-cumhurbaskani-erdogan-la-yapici-bir-gorusme-gecirdik-bu-konulardan-birisi-de-suriye-konusuydu-abd-ile-turkiye-muazzam-bir-basariya-imza-atti/haber-1289013


*

Müttefiklikten Ortaklığa giden yola ilişkin güncel son bir haber daha

Cumhurbaşkanı Erdoğan 'stratejik ortağız' diyerek açıkladı: ABD’nin Türkiye'yi muaf tutmasını bekliyoruz

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, "ABD'nin önümüzdeki dönemde almayı planladığı önlemlerden Türkiye'yi muaf tutmasını bekliyoruz. Zira biz her şeyden önce stratejik ortağız." dedi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Birleşmiş Milletler (BM) 74. Genel Kurul görüşmeleri için bulunduğu New York'ta Türkiye-ABD İş Konseyi (TAİK) tarafından düzenlenen 10. Türkiye Yatırım Konferansı gala yemeğinde konuştu.

Etkinliğe katılmaktan duyduğu mutluluğu dile getiren Erdoğan, organizasyona ev sahipliği yapan TAİK'e teşekkür etti ve toplantının her iki ülke yatırımcıları için hayırlara vesile olmasını diledi.

Toplantıdaki iki ülke yatırımcılarının Türkiye ve ABD arasındaki mevcut bağları geliştirmek için büyük emek verdiklerini belirten Erdoğan, iki ülkenin de bu çabalardan faydalandığını söyledi.

Türkiye'yi de yakından etkileyen pek çok gelişmenin aynı anda yaşandığı kritik bir dönemden geçildiğine işaret eden Erdoğan, küresel düzenin parametrelerini sarsan bu sürecin, uluslararası ilişkilere hakim olan ortam kadar, iş dünyasını da yakından ilgilendirdiğini vurguladı.

Ticaret savaşlarının, belirsizliği artırmanın yanı sıra gelişmekte olan ülke ekonomileri üzerinde ağır tahribatlara neden olduğunun altını çizen Erdoğan, "Yaklaşık 250 trilyon doları bulan küresel borç stoku ise durumun hassasiyetini apaçık ortaya koyuyor. Türkiye olarak, dünyanın en büyük ilk iki ekonomisinin sorumluluk bilinciyle hareket edeceğine inanıyoruz. Anlaşmazlıkların Dünya Ticaret Örgütünün yerleşik teamülleri çerçevesinde en kısa sürede çözüleceğini ümit ediyoruz." diye konuştu.

Erdoğan, böyle bir dönemde gerçekleştirilen toplantının, tarafların birbirini daha iyi anlamasına, Türk ekonomisi hakkında çok daha doğru bir resim çizilmesine vesile olacağına inandığını ifade etti.

"Sıkıntılı süreci aşıyoruz"

Türkiye ve ABD arasında ortak çıkarlara dayalı, güçlü, kapsamlı ve stratejik müttefiklik ilişkisi bulunduğunu belirten Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:

"İlişkilerimizde zaman zaman görüş ayrılıkları yaşasak da ortaklığımız bugüne kadar pek çok zorluğun üstesinden gelmiştir. Son dönemde de Türk-Amerikan ilişkilerinin ciddi şekilde test edildiği bir süreci hep birlikte yaşadık ancak değerli dostum Başkan Trump’la aramızda tesis ettiğimiz yakın diyalog ve iletişim sayesinde, bu sıkıntılı süreci aşıyoruz. Tabii bu birilerini de rahatsız ediyor veya kıskandırıyor. İki lider olarak ülkelerimiz arasında pozitif gündeme odaklanmak istiyoruz. Bu pozitif gündemin en önemli unsurlarından biri de ekonomik ve ticari ilişkilerimizin gerçek potansiyeli yansıtacak düzeye ulaştırılmasıdır. Sayın Başkan'la yaptığımız görüşmede ikili ticaret hacmimiz için 100 milyar dolarlık bir hedef belirledik. Enerjiden müteahhitlik hizmetlerine, turizmden tekstile iki ülkenin nispeten üstünlük sahibi olduğu alanlarda iş birliğimizi çeşitlendirme kararı aldık. Bu hedef doğrultusunda hem iki ülke yetkilileri hem de özel sektör temsilcileri önemli çalışmalar yapıyor. Bilhassa, Türk-Amerikan İş Konseyi'nin hazırladığı raporun bu hedefe yönelik gayretlere ışık tutacağına inanıyorum."

ABD Ticaret Bakanı Wilbur Ross'un Türkiye ye yaptığı ziyareti anımsatan Erdoğan, Ross'un hem ilgili bakanlar hem de özel sektör temsilcileriyle bir araya geldiğini, kendisinin de Ross ile beraber Türkiye'de önemli yatırımları bulunan Amerikan firmalarının temsilcilerini kabul ettiğini hatırlattı.

Halihazırda bin 800'den fazla Amerikan firmasının, teknolojiden gıdaya, sağlıktan bilişime çok geniş bir yelpazede Türkiye'de faaliyet gösterdiğini aktaran Erdoğan, bu firmaların Türkiye'deki güncel yatırımlarının 50 milyar doları aştığını bildirdi.

Son 17 yılda Amerika'dan Türkiye'ye 12 milyar dolar civarında doğrudan yatırım gerçekleştiğini belirten Erdoğan, bugün itibarıyla Türk firmalarının Amerika'daki yatırımlarının da 5 milyar dolara yaklaştığını kaydetti.

"Cari açık sorununu önemli oranda çözdük"

Türkiye'nin toplam ihracatının son 12 aylık dilimde yüzde 5,2 artarak 170 milyar doları bulduğuna dikkati çeken Erdoğan, "Bu yılın ilk 8 ayındaki ihracatımız 117 milyar doların üzerine çıkarak rekor kırarken, ihracatın ithalatı karşılama oranı da yüzde 86'yı buldu. Yıllarca ekonomimizin yumuşak karnı olarak gösterilen cari açık sorununu önemli oranda çözdük." dedi.

ABD'nin Türkiye'nin en fazla ihracat yaptığı 5'inci ve en fazla ithalat yaptığı 4'üncü ülke konumunda olduğunu dile getiren Erdoğan, şöyle devam etti:

"Ancak dünyayla en fazla ticaret yapan ülke olan Amerika'nın ülkemizle ticaretinin 21 milyar dolarda kalmasını biz yeterli görmüyoruz. Hükümetlerimizin ortak çabası, sizlerin desteği ve iki Devlet Başkanı olarak ortaya koyduğumuz güçlü irade ile 100 milyar dolar hedefine süratle ulaşabileceğimize doğrusu ben inanıyorum. Burada öncelikle bir pürüzü gidermemiz gerekiyor. Ticaretini güçlendirmek isteyen ülkeler aralarına engel koymaz. ABD'nin ülkemize karşı uygulamaya koyduğu bazı tedbirleri yeniden değerlendirmesini ve kaldırmasını istiyoruz. Bilhassa çelik ve alüminyum ihracatımıza yönelik olarak getirilen ilave tarifeler ve Genelleştirilmiş Tercihler Sistemi'nden çıkarılmamız gibi kararlardan geri dönülmesi gerekiyor. Bu konuda birçok ülkeye getirilen istisnalardan Türkiye de yararlanmalıdır. Ayrıca ABD'nin önümüzdeki dönemde almayı planladığı önlemlerden de Türkiye'yi muaf tutmasını bekliyoruz. Zira biz her şeyden önce stratejik ortağız. Bu, yıllara dayalı. Serbest Ticaret Anlaşması müzakerelerine başlanmasının da yine ticaret hacmi hedefine ulaşılması bakımından yararlı olacağına inanıyorum. Böyle bir anlaşma, öncelikle iki ülke arasındaki ticari ve ekonomik ilişkilerin geliştirilmesine katkıda bulunacaktır. Bunun yanında anlaşma, Türk ve Amerikan şirketlerinin iki ülkenin mücavir coğrafyalarına açılmalarına, hatta üçüncü ülkelerde ortak projeler geliştirmelerine de imkan sağlayacaktır."

"Son derece güçlü ve sağlıklı"

Özellikle 15 Temmuz darbe girişiminden bu yana Türk ekonomisiyle ilgili kasıtlı, ön yargılı, mevcut durumu resmetmekten ziyade temennileri dillendiren bir kampanya sürdürüldüğünü belirten Erdoğan, "Halbuki, Türkiye küresel ekonomideki daralmaya, etrafındaki siyasi, güvenlik ve insani krizlere rağmen bölgesinde bir istikrar adası olmaya devam ediyor. Türk ekonomisinin makro göstergeleri ve temelleri son derece güçlü ve sağlıklıdır. 2002'den bu yana 215 milyar doları aşan doğrudan yatırımın Türkiye'yi tercih etmesi, bunun işaretlerinden biridir." diye konuştu.

Etkisini giderek daha fazla hissettiren küresel ekonomik durgunluğa rağmen, Türk ekonomisinin canlılığını koruduğunu, uluslararası yatırımcılar için Türkiye'nin en önemli çekim merkezlerinden biri olmayı sürdürdüğünü dile getiren Erdoğan, "Küresel doğrudan yatırımlar 2018 yılında yüzde 13 gerilerken, Türkiye'ye gelen doğrudan yatırımlar yüzde 13 artarak 13 milyar dolara ulaştı. Yeterli mi? Değil ama artıracağız. Böylece 199 ülkenin yer aldığı en fazla dış yatırım alan ülkeler sıralamasında 2018 yılında bir önceki yıla göre 4 sıra yükseldik. Yine bu dönemde ABD ülkemize en fazla doğrudan yatırım yapan 6'ncı ülke oldu." dedi. Erdoğan, Türkiye'nin bugün satın alma gücü paritesine göre dünyanın 13'üncü, Avrupa'nın 5'inci en büyük ekonomisi olduğunu söyledi.

İş yapma kolaylığı ve altyapı yatırımları bakımından Türkiye'yi her açıdan cazip hale getirmeye yönelik kararlılıklarının devam ettiğini belirten Erdoğan, Dünya Bankası iş yapma kolaylığı endeksinde Türkiye'nin son 10 yılda 30 basamak yükseldiğini bildirdi.

"Bu sene turizmde rekora koşuyoruz"

Erdoğan, 2018 yılı itibarıyla 46 milyon ziyaretçiyle küresel sıralamada Türkiye'nin iki sıra daha yükselerek en çok turist çeken altıncı ülke konumuna geldiğini anımsatarak, "Bu sene turizmde rekora koşuyoruz. 2019 yılında bu rakamın 50 milyonu aşmasını bekliyoruz. Turizm sektöründe yakaladığımız başarının da etkisiyle ekonomimizi cari açık veren bir durumdan cari fazla veren bir duruma getirdik." diye konuştu.

Bankacılık sektörünün de gerek teknolojik altyapısı gerekse de şoklara karşı dayanıklılığıyla Türkiye'nin en önemli sektörlerinin başında geldiğini belirten Erdoğan, "Yaklaşık yüzde 18 düzeyinde olan Türk bankacılık sektörünün sermaye yeterlilik oranı yüzde 8 olan uluslararası standartların oldukça üstünde yer alıyor." dedi.

"Amerika'nın demokrasiye kastedenlere kucak açması çok büyük çelişkidir"

Türkiye'nin son 17 yılda bir taraftan ekonomisini büyütüp, vatandaşlarının refah seviyesini adaletli bir şekilde yükseltirken, demokrasisine dönük pek çok saldırıyı da püskürtmeyi başardığını vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:

"15 Temmuz darbe girişimi Türk demokrasisini hedef alan en büyük terör eylemlerinden biridir. Darbe teşebbüsü gecesi 251 vatandaşımızın hayatına mal olan bu menfur eylem milletimizin dirayeti ve direnişi sayesinde akim kalmıştır. Son üç yıldır bir taraftan örgütü tasfiye etmek diğer taraftan da darbecilerin hukuka hesap vermesini sağlamak için çaba harcıyoruz. En alttan en tepeye kadar son darbeci de yargıya hesap verene kadar FETÖ ile mücadelemizi sürdüreceğiz ancak ortaya koyduğumuz klasörler dolusu delile rağmen FETÖ elebaşının Pensilvanya'da hiçbir şey olmamış gibi hayatına devam etmesi milletimizi ve şehit ailelerini rencide ediyor, yaralıyor. Demokrasi ve özgürlükler konusunda iddia sahibi bir ülke olan Amerika'nın demokrasiye kastedenlere kucak açması çok büyük çelişkidir."

Erdoğan, ABD makamlarının bu konuda gerekli adımları atmalarını beklediklerine dikkati çekerek, "Siz değerli özel sektör temsilcilerinin de ihale yolsuzlukları, kara para aklama, sahte evrak düzenleme, usulsüz bağış ve rüşvet gibi bir dizi kirli işe bulaşan bu örgüte karşı dikkatli olmanızı rica ediyorum. Bu örgüt Amerika'da işlettiği yaklaşık 180 charter okulda vergi mükelleflerince ödenen 800 milyon doları yaşa dışı faaliyetleri için kullanıyor. FETÖ'nün karanlık yüzünün ifşası konusunda sizlerden destek bekliyoruz. Dünyanın 150 ülkesinde faaliyetlerini işte buradaki charter schoollardan topladığı paralarla yönetiyor." diye konuştu.

Türkiye'nin demokrasinin gereklerinden ve serbest piyasa ekonomisinin kurallarından taviz vermeden yatırım ortamını güçlendirmeye devam edeceğine işaret eden Erdoğan, Türkiye'nin daha fazla doğrudan yatırım çekmesi için, uluslararası yatırımcıların güvenle ve daha çok yatırım yapmaları için gerekli yasal düzenlemeleri yapmayı sürdüreceklerini söyledi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye'nin aynı zamanda Avrupa'ya, Kafkaslar'a, Orta Doğu'ya ve Kuzey Afrika'ya erişimi olan istikrarlı bir ekonomik, ticari çıkış yolu olduğunu dile getirdi.

Türk Hava Yollarının 125 ülke, 313 şehir ve 316 havaalanına uçarak dünyanın en çok ülke ve dış hat noktasına uçan hava yolu olduğunu anlatan Erdoğan, geçen yıl ilk etabı açılan İstanbul Havalimanı ve diğer mega yatırımlarla Türkiye'nin çok daha stratejik bir konuma geldiğini vurguladı.

Türkiye'nin genç ve nitelikli nüfusuyla ciddi iş gücü potansiyeline de sahip olduğuna dikkati çeken Erdoğan, şunları kaydetti:

"Karşımızdaki fotoğraf ülkemizde güzel bir yatırım ortamının ve çok büyük fırsatların bulunduğunu gösteriyor. Hemen her gün yatırım yapmak isteyen uluslararası firmaları ülkemizde misafir ediyoruz. Yatırım Ofisimiz başta olmak üzere tüm kurumlarımızla kendilerine her türlü desteği sağlıyoruz. Amerikan firmalarının uluslararası yatırımları teşvikler konusunda sağladığımız kolaylıklardan istifade etmesini istiyoruz. Ülkemizde yatırım yapacak, katma değer oluşturacak ve istihdam sağlayacak herkese kapılarımız sonuna kadar açıktır. İki ortak ve müttefik olarak ilişkilerimizin tarihi seyrine yakışır şekilde hareket etmemiz halinde ekonomi dahil ikili ilişkilerimizin tüm veçhelerinde parlak bir geleceğin bizi beklediğine doğrusu inanıyorum. Bu parlak geleceği sizlerle inşa etmek ve paylaşmak istiyoruz."

Tüm kurumların yatırımcılara gereken desteği vermeye hazır olduğunu tekrarlayan Erdoğan, katılımcılara teşekkür etti.

Milliyet – 26.9.2019

http://www.milliyet.com.tr/siyaset/cumhurbaskani-erdogan-stratejik-ortagiz-diyerek-acikladi-abdnin-turkiyeyi-muaf-tutmasini-bekliyoruz-6040904


***
Şimdi 2006 yılına ait iki makaleye bakalım:

Ahmet Erimhan: Bulgaristan'da üs açılmış, neyime...


04.05.2006 - Yenimesaj

Abdullah GÜL bakanımız Condeleza Rıce'nın otomobiline binerek kariyerine kariyer(!) katadursun, Ameriklı Bakan, Gül ile buluşmasının ardından gittiği Bulgaristan'da çok önemli anlaşmalara imza attı.

ABD uzun süredir devam eden görüşmeler sonunda Bulgaristan'dan 3 adet üs edindi.

Bu anlaşma ile ABD soğuk savaş sonrasında ilk kez bu bölgede üs, pardon üsler sahibi oldu. Dahası devamı da gelecek.

Condi çok yakında Romanya ile de pasta kesecek.

Peki Gül Bakanımız, Condi ile dostluğunu satır satır aktararak yazılmasına katkıda bulunduğu gazete manşetleri dışında Rice'a "bu üsleri niçin açıyorsunuz" şeklinde bir soru sormuş mudur acaba?  "Ne soru sorması kardeşim, bu soruyu soracak cesaret mi var?" dediğinizi duyar gibiyim. Sizinle aynı kanaatteyim. Gül'ümüzün Condı sevgisine ve samimiyetine bakacak olursak soru sormak bir tarafa herhalde şunu demiş olması gerekiyor: "Ne iyi ettiniz de Bulgaristan'da üsler açtınız. Yeni üslerle darısı inşallah bizim başımıza..." Gül'lü hükumetimiz Demirel'in yağ sürdüğü "Arabistan-türban ve ABD'de okuyan Başbakan çocukları" ekmeği yemekle meşgul olduğunu, dolayısı ile "Bulgaristan'da açılan üsler" ile ilgili bir tartışma açmayacağı kesinlikle sürpriz değil.

Ama ya medyamız ve onun strateji yazarları?

Onlar niçin bu konuda en ufak bir yazı kaleme almıyor ve yok'u oynuyorlar acaba? Oysa ortada son derce önemli bir gelişme var. ABD bu yolla Karadeniz'e somut olarak iniyor ve "ben buradayım" diyor. Bulgaristan'da açtığı üslerden birisi Karadeniz'e açılan bir limanda kurulu... ABD Balkanlar'da edindiği ve edineceği yeni üsler ile "Avrasya Gücü" oluşturma konusunda sürekli bir imkan kazanarak Rusya ve Türkiye'yi yumuşak karnından yakalıyor.

Ama tüm tehlike bundan ibaret değil.

Amiral Tanju Erdem'in ifadesi ile "Karadeniz ABD üsleri ile de dolu olsa Montreux'u bozmadan vurucu donanma güçleri bölgeye giremez."

Peki bu ne anlama geliyor? Şu anlama geliyor. ABD Türkiye'ye baskılarını artıracak. Açtığı üslerle dişlerini göstermeye başladı bile!

ABD'nin ne Lozan'ı, ne de Montreaux Boğazlar Düzenini kabul etmediğini hatırlar isek bilmiyoruz büyük fotoğraf tamamlanır mı?

Hatta bu fotoğrafa son tezkereler sürecinde çok çok istediği "Samsun ve Trabzon limanlarını" da ekleyebilirsiniz. Türkiye bu gelişme ile birlikte bilmiyorum sayın Gül Bakanımız farkında mı ama Kuzeyden'de kuşatılmış oluyor. Tıpkı Irak'ın, İran'ın kuşatıldığı gibi çerçeveleniyoruz. Bunun bir adım sonrası strateji kitaplarının alfabe bölümünde şöyle yazar: "Ya dediklerimi yaparsın, ya da..." "Hükumetin böyle bir derdi olmaz. Olsa İncirlik'i gözden geçirir" diyebilirsiniz. Doğrudur ama ben zaten onlara yazmıyorum ki... Son olarak şunları hatırlatalım. Amerikalılar girdikleri yerleri asla terketmezler.

http://www.yenimesaj.com.tr/bulgaristanda-us-acilmis-neyime-H1140111.htm


***
Hakan Emekçi: Akdeniz Amerika'nın, Sıra Karadeniz'de mi?
21.11.2006

Karadeniz'de NATO gerilimi tırmanıyor!

Sea-Breeze 2006 tatbikatı Karadeniz'de gerilimi tırmandırıyor. Türkiye'nin de katılacağı tatbikat nedeniyle Rusya ve Ukrayna karşı karşıya geldi. Washington, Black Sea For'a katılmaya çalışırken Rusya, Türkiye'nin önderlik ettiği Uyum Harekâtına Sezer'in Rusya ziyaretinden önce katılmayı planlıyor.

Ukrayna'nın 1997'den bu yana düzenlediği Sea-Breeze 2006 tatbikatı, Amerika'nın Karadenize ilişkin talepleriyle birleşince bu yıl gerilime neden oldu. 109 Amerikan askerinin Kırım'a gelmesi ve Advantage isimli yük gemisinin malzemelerle birlikte limana yanaşması gerilimi çatışmaya dönüştürdü. Amerikan askerlerinin kaldığı yerin çevresi halk tarafından kuşatıldı. Ukrayna Devlet Başkanı Yuşçenko, Rusları kastederek, gösterilere karışan tüm yabancıların sınırdışı edileceğini açıkladı.

"Uluslararası Askeri Tatbikatlara Katılacak Yabancı Askeri Birliklerin Girmesi Hakkındaki Kararnamesinin Onayı Hakkındaki" kanun tasarısının Amerikan askerleri geldikten sonra Meclis'e gönderilmesi Ukrayna'daki tepkiyi daha da artırdı.

Sea-Breeze 2006 tatbikatı 18 Temmuz'da başlayacak. NATO tarafından düzenlenen tatbikata Azerbaycan, Ermenistan, Yunanistan, Gürcistan, Makedonya, Moldavya, Almanya, Romanya, ABD, Türkiye, Ukrayna ve Hırvatistan katılacak. Danimarka, Rusya ve İspanya gözlemci gönderecekler. Tatbikat sırasında, faaliyetlerin büyük çoğunluğu denizde icra edilecek. Karadaki faaliyetlerin bazıları Eski Kırım askeri eğitim merkezinde yürütülecek.

Tatbikat Rus üslerinin çevresinde yapılıyor!

Tatbikat, Rus askeri üslerinin bulunduğu bölgede yapılacak. Filonun, 2017'de tamamen Ukrayna'dan çekilmesi gerekiyor. Ancak Ukrayna, Rusya'nın kullandığı deniz üsleri için ödediği kira miktarını yeterli bulmuyor ve yeni bir anlaşma yapılmasını talep ediyor. Rusya ise yeni bir anlaşmaya yanaşmıyor.

Bu arada Rusya Savunma Bakanı Sergey Ivanov, Karadeniz'deki Rus Donanması'nın Suriye limanlarına transfer edileceği haberlerini yalanladı. Rus basınında çıkan haberler üzerine bir açıklama yapan Ivanov, içlerinde Rusya'nın Karadeniz kıyısındaki Novorossiisk'in de bulunduğu limanlarda, yeni deniz üsleri inşa edileceğini açıkladı. Ivanov, Rusya Federasyonu Hükümeti'nin, bu üslerin inşası için, yıllık 1 milyar rublenin üzerinde bir bütçe ayırdığını da ekledi. Amerikan yönetimi de boş durmuyor. ABD Devlet Başkanı George Bush Rusya'nın Saint Petersburg şehrinde yapılacak G-8 toplantısına gitmeden önce Ukrayna'yı ziyaret edecek, Bush'un ziyaret kararı Ukrayna'nın politik durumu ve yeni hükümetinin oluşturulması ile ilgili olduğu tahmin ediliyor.

Rusya "uyum harekatına" katılıyor!

Rusya, Karadeniz'e ilişkin ABD'nin yarattığı huzursuzluğa çözüm bulmak amacıyla Türkiye tarafından hayata geçirilen Uyum Harekatı'na katılmak üzere. Rus diplomatik kaynakların verdiği bilgiye göre, Moskova çok kısa süre içinde Uyum Harekatı'na katılım belgesini imzalayacak. Belgenin Cumhurbaşkanı Sezer'in bu ay sonu Moskova'ya yapacağı ziyaret öncesinde imzalanacağı belirtiliyor.

Uyum Harekatı, ABD'nin Karadenizde donanma bulundurma ısrarı karşısında Türkiye tarafından oluşturuldu. Harekatın oluşumunda Karadeniz'de yapılacak hareketler hakkında NATO'ya bilgi verilmesini öngörü yor. Türkiye de Rusya da ABD'nin Karadeniz taleplerine şiddetle karşı çıkıyor.

Rusya, Karadenize ilişkin ABD'nin yarattığı huzursuzluğa çözüm bulmak amacıyla Türkiye tarafından hayata geçirilen Uyum Harekatına katılmak üzere.[1]

Bulgaristan'daki Amerikan üsleriyle Türkiye kuşatılıyor!

ABD Dışişleri Bakanı Condoleezza Rice 25 Nisan 2006 tarihinde Türkiye'ye gelmiş ve bazı görüşmelerde bulunmuştu. Rice'ın ziyareti Türk basınında uzun süre tartışılmış, "acaba ne istendi, ne verildi?" yorumlarına neden olmuştu. "PKK'ya karşı İran" pazarlığı yapıldığına dair görüşler ağırlık kazanmış ama açık bir değerlendirme yapılmamıştı. Görüşmelerin en önemli sonucu ABD ve Türkiye arasında "Stratejik Ortaklık Vizyon Belgesi" hazırlanması kararıydı. Taraflar "stratejik ortak"lığın çapını ve içeriğini bu belgeyle netleştireceklerdi. Söz konusu "vizyon belgesi", ABD Ankara Büyükelçisi'nin son demecinden anlaşıldığı kadarıyla "bitmek üzere". ABD'li bakan daha sonra Yunanistan'a gitti. Yunan-Rum basınında Rice'ın "Türk tarafını kayırdığı" yolunda yorumlar yapıldı ve bunlar Türk basınına da yansıdı. Ardından 27-28 Nisan'da Sofya'da yapılan NATO Dışişleri Bakanları toplantısına katıldı. Hatırlayın, Rice'ın ziyaretini ve sonrasını Türk medyasında böyle okumuştuk.

Tam bu noktada, yani Bulgaristan'daki NATO toplantısında başka bir şey daha oldu. ABD ve Bulgaristan Dışişleri Bakanları 28 Nisan 2006 tarihinde üç askeri üs konusunda anlaşma yaptılar. Bu anlaşmayla Bulgaristan'ın orta bölümünde yer alan Graf Ignatievo Havaalanı ile Türkiye sınırına yakın yerlerde bulunan Bezmer Hava Üssü ve Novo Selo Askeri Eğitim Üssü ABD kontrolüne verildi. Üs anlaşması basınımızda yer aldı ama hakkıyla yorumlanmadı kanaatindeyiz. "Bulgaristan'daki Amerikan üsleri neyi ifade eder?", "Türkiye için anlamı nedir?" soruları pek fazla kafaları kurcalamadı. Çünkü o günlerde hala Rice'ın giyim-kuşamından söz edilmekteydi.

Amerikan üslerinin taşıdığı mesaj algılanmıyor!

ABD'nin yabancı bir ülkede üs kurması, kendi askeri hedefleri açısından mutlaka bazı planları ihtiva eder: "kriz bölgelerine yakınlık", "acil müdahale","terörizmle savaş" vb. Nitekim Bulgar üsleri uluslar arası kamuoyuna böyle açıklandı. Lakin bir Amerikan üssü her şeyden önce siyasi anlam taşır. Bir zamanların İncirlik üssü, Irak-İran-Suriye ve elbette Türkiye için ne anlam taşıdıysa, tam olarak o anlamı taşır. ABD eski Dışişleri Bakan Yardımcısı (şimdi Dünya Bankası Başkanı) Paul Wolfowitz, Irak işgali öncesi New York Times'a verdiği bir mülakatta şunu söylüyor: "[Üslerin] fonksiyonu aslında askeri olmasından çok politiktir. ABD üsleri herkes için bir mesaj taşır: Geri dönme gücümüz var ve döneceğiz...". Şimdilik bu sözlerin İncirlik'ten vazgeçen ABD'nin "geri dönme" ama "dönüşüm muhteşem olacak" anlamındaki "dönme" niyeti olduğunu tartışmayacağım. Evet, Bulgaristan'daki Amerikan üsleri bir mesajdır ama kime yönelmiştir, muhattabı kimdir?

Karadeniz'de "Yeni Soğuk Savaş" Başlıyor

Bir yönüyle mesajın alıcısı Rusya'dır. Karadeniz'i gittikçe ısıtan bir "Yeni Soğuk Savaş" gündemde. ABD Karadeniz kıyısı ülkelerde birkaç yıldır "operasyon" yürütüyor. Şöyle ki:

- Ukrayna'da "renkli" bir sivil darbe tezgahlandı, yönetim "muhiplere" devredildi.

- Gürcistan'da bir başka Amerikan muhibi Saakaşvili iktidara getirildi.

- 2006 yılı başında Romanya ABD'ye Karadeniz kıyısında askeri üs verdi.

Bulgaristan'da elde edilen üslerin ABD için bir sonraki hamle olduğu düşünülebilir. Yani Amerika Karadeniz'de Rusya'yı kuşatma uğraşı içindedir. Ukrayna ve Gürcistan'da etki elde eden ABD şimdi Balkanlar'da nüfuz artırma faaliyeti içerisindedir. Romanya'nın ardından Bulgaristan'da da "sevinçle" karşılanan ABD, "çevirme harekatı"nda ilerlemektedir.

Rusya ise misilleme olarak Kırım'ı tartışmaya açtı. Halen Ukrayna'ya bağlı olan Kırım'ın kontrol altına alınması için Rus parlamentosu Duma'dan karar çıkarıldı. Bu kapsamda Rusya, Ukrayna ile arasındaki 10 yıllık sınır anlaşmasını önümüzdeki yıl geçerli saymayacağını ilan etti. Şüphesiz amaç Kırım'ı almak ve Karadeniz'deki Amerikan operasyonuna yanıt vermektir. Daha öncesinde Rusya'nın Ukrayna'ya verdiği doğalgazı keserek bu ülkeyi tehdit altında tutma niyetinde olduğunu biliyoruz. Bir başka karşı-girişim olarak Rusya'nın, "Türkiye'yi huylandırmadan Ermenistan'a yaklaşma" politikası izlediği görülüyor. Rusya, Türkiye ile "olası ortaklığı" zedelememeye özen göstererek, Ermenistan ile askeri ve ekonomik ilişkilerini güçlendirmeyi sürdürüyor.

Milli Çözüm Dergisi - 21 Kasım 2006

Hakan Emekçi

http://www.millicozum.com/mc/agustos-2006/akdeniz-amerikanin-sira-karadenizde-mi


***


Kanal İstanbul ve Montrö 

İlker Başbuğ: Uluslararası hukukta bir kural var, koşullarda değişiklik olması.

Kanal İstanbul'un yapılasının Montrö'yü nasıl etkileyeceği hususunda eski Genelkurbay Başkanı İlker Başbuğ "Siz Kanal İstanbul’u yaptığınız zaman koşullarda bir değişiklik yaratıyorsunuz. Montrö’nün dışında ayrı bir yapılanma. Koşullarda değişiklik olması durumunda, taraflar, bu anlaşmaya son verme ya da uygulamayı durdurma hakkına sahip." sözleriyle değerlendirdi.

İlker Başbuğ: Uluslararası hukukta bir kural var, koşullarda değişiklik olması.

Siz Kanal İstanbul’u yaptığınız zaman koşullarda bir değişiklik yaratıyorsunuz. Montrö’nün dışında ayrı bir yapılanma. Koşullarda değişiklik olması durumunda, taraflar, bu anlaşmaya son verme ya da uygulamayı durdurma hakkına sahip. İlgili yerlere müracaat edecekler. Diyecekler ki, ‘Kanal İstanbul koşullarda değişiklik yarattı’. O zaman Montrö’yü kaldıralım..

Aydınlık - 20.12.2019

https://www.aydinlik.com.tr/ilker-basbug-kanal-istanbul-olursa-trakya-ikiye-bolunuyor-turkiye-aralik-2019

***

Boğazın Anahtarı Montrö

Emekli Moskova Büyükelçisi Halil Akıncı “Montrö’nün ortadan kalkması halinde Karadeniz yabancı gemilerle dolar” dedi ve şunları ekledi: “Karadeniz Montrö sayesinde yıllardır dengesini korunmuş bir bölge. Kimse birbiriyle savaşmadı burada. Diğer boğazlar gibi olur, savaş gemileri vızır vızır geçer. Türkiye Montrö’nün sahibi ve uygulayıcısı olarak ayrı bir konumda. Fakat, Bulgaristan ve Romanya da Türkiye gibi NATO ülkesi ve ABD’ye son derece bağlılar. ABD bunları kullanarak Karadeniz’de üs kurabilir.

 

Boğazlar’da Türkiye’nin egemenliğinin olduğunun en büyük kanıtı canı isteyenin Boğazlar’dan geçememesi. Üçüncü ülkeler Boğazlar’dan geçiş yapacağı zaman 15 gün önceden haber verirler. Montrö’ye üye Karadeniz ülkeleri 8 gün önce haber veriyorlar. Bu, İstanbul’un güvenliğini de sağlıyor.

Aydınlık - 21.12.2019

https://www.aydinlik.com.tr/bogazlarin-anahtari-montro-turkiye-aralik-2019-2

***



Aytunç Altındal'ın katıldığı televizyon programında 26.4.2006 tarihli yukarıda Montrö ile ilgili çözünürlüğü aktarılan açıklamalarına ait video:


AYTUNÇ ALTINDALIN ŞÜPHELİ VEFATI - FETÖ İLİŞKİSİ




Akdeniz'de savaş gemisi yığınağı! - Atv Haber 12 Eylül 2018




ABD'nin Dedeağaç'a askeri yığınak yapmasının sonucu ne olur?



***


Rusya'ya tehdit gibi sözler: Savaş çıkar!
24.12.2019



Belarus Devlet Başkanı Aleksandr Lukaşenko, Rusya'yı, iki ülkeyi birleşmeye zorlamaması, aksi takdirde bu adımın savaşı tetikleyebileceği konusunda uyardı.

us radyosu Ekho Moskvy'ye mülakat veren Lukaşenko, Moskova'nın bu girişiminin Batı tarafından tehdit olarak algılanacağını ve Rusya'ya karşı duracağını dile getirdi.

Lukaşenko'nun eski SSCB üyesi iki ülke arasındaki siyasi gerilimin arttığı bir döneme denk gelen açıklamasında, ""Rusya eğer egemenliğimizi ihlal etmeye kalkarsa, bazılarının da dediği gibi uluslararası kamuoyunun buna nasıl cevap vereceğini biliyorsunuz; Savaşın içine çekiliriz. Batı ve NATO da buna hoşgörülü bakmayacaktır. Çünkü bunu kendileri için bir tehdit olarak göreceklerdir ki bu anlamda haklılar da." ifadelerini kullandı.

BELARUS-RUSYA İLİŞKİLERİ

Rusya ile Belarus, 1997'de Birlik Devleti Anlaşması imzaladı. Söz konusu anlaşma, iki ülke arasında yakın siyasi, ekonomik ve askeri iş birliği öngörüyor ancak tam bir birleşmeyi kapsamıyor. Kremlin ise iki 'müttefik' arasındaki ilişkilerin ve entegrasyonun daha da derinleştirilmesi için bastırıyor.

Haber7 - 24.12.2019

http://www.haber7.com/dunya/haber/2927951-rusyaya-tehdit-gibi-sozler-savas-cikar

***

Akdeniz'de Bulunan Amerikan Donanması Haberlerinden Örnekler:

Rusya'nın hamlelerine karşı bölgede etkin olacağının sinyalini veren ABD, uçak gemilerini Akdeniz'e gönderdi. 24.4.2019



http://www.haber7.com/dunya/haber/2854541-abdnin-savas-gemileri-akdenize-indi-savasmaktan-cekinmeyiz

*

ABD'nin USS Abraham Lincoln ve USS John C. Stennis uçak gemileri Akdeniz'de ne arıyor?

ABD uçak taşıyıcı gemileri USS Abraham Lincoln ve USS John C. Stennis Akdeniz'de 23 Nisan'da ortak tatbikata başladı. ABD’nin Moskova Büyükelçisi John M. Huntsman, tatbikatın Rusya’ya yönelik bir sinyal olduğu açıklaması yapmıştı. Öte yandan ABD Donanması'nın bölgedeki hareketliliğinin geçtiğimiz günlerde ABD Kongresi'nde gündeme gelen Doğu Akdeniz'de ABD'nin faaliyetlerinin artırılması ile ilgili tasarı ve İran'a yönelik yaptırımların sertleştirilmesi kararı sonrası meydana gelmesi de dikkat çekti. 27.4.2019



https://www.aksam.com.tr/guncel/abdnin-uss-abraham-lincoln-ve-uss-john-c-stennis-ucak-gemileri-akdenizde-ne-ariyor/haber-965038

***

Kanal İstanbul ve Su Kaynakları

DSİ'nin görüşünü Kanal İstanbul'un ÇED raporundan çıkarmışlar

DSİ'nin Kanal İstanbul ile ilgili hazırladığı görüşün ÇED raporunda yer almadığı ortaya çıktı. DSİ'nin gizlenen görüşünü açıklayan CHP'li Karaca, "Bu, her 3 İstanbulludan 1’i susuz kalacak demek" dedi.

CHP Genel Başkan Yardımcısı Gülizar Biçer Karaca Devlet Su İşleri’nin Kanal İstanbul Projesi için sunduğu görüşün ÇED raporunda yer almadığı söyledi.

Karaca, Devlet Su İşleri’nin 03.12.2019 tarihinde Çevre ve Şehircilik Bakanlığına yazdığı yazıyı TBMM kürsüsünden kamuoyu ile paylaştı.

Odatv’de yer alan habere göre Karaca, Devlet Su İşleri’nin 03.12.2019 tarihinde Çevre ve Şehircilik Bakanlığına yazdığı yazıyı TBMM kürsüsünden kamuoyu ile paylaştı.

Söz konusu belgede “Genel Müdürlüğümüzün 20.08.2018 tarih ve 281270 sayılı resmi yazımız ile görüşümüz bildirilmiştir. Nihai ÇED Raporuna kuruluşumuzun ÇED başvuru dosyasına ve raporuna ilişkin verdiğimiz görüş eklenmelidir” ifadesine dikkat çeken Gülizar Biçer Karaca “Kanal İstanbul Projesinin İnceleme Değerlendirme Komisyonu İDK toplantısında, Devlet ve Su İşlerinin, 2018 yılında ÇED Başvuru dosyasına sunduğu resmi görüşün Çevre ve Şehircilik Bakanlığındaki ÇED dosyasında yer almadığı ortaya çıkmıştır. Projeyi denetleyecek olan Bakanlık devletin resmi kurum görüşünün hasıraltı edilmesini engelleyemiyorsa bu yıkım projesini nasıl denetleyecek?” diye sordu.

“HER 3 İSTANBULLUDAN 1’İ SUSUZ KALACAK”

Gülizar Biçer Karaca DSİ’nin ÇED Raporunda yer almayan görüşünü de paylaştı. Sümenaltı edilen DSİ Raporu’nda Kanal İstanbul hayata geçerse, Terkos Gölü için 375 milyon metreküp su kaybı öngörülürken, ÇED Raporu’nda ise bu rakam sadece 30 milyon metreküp su kaybı olacağı şeklinde yer alıyor.

İstanbul Avrupa Yakasının su ihtiyacının % 65’ini karşılayan barajlarda su kaybına yol açacak proje ile ilgili olarak DSİ görüşünde tahrifat yapılarak kötü senaryo halktan gizleniyor. Sazlıdere Barajı’nda yıllık su kaybı DSİ’ye göre 52 milyon metreküp olarak öngörülürken ÇED Raporu’nda sadece 2,7 milyon “metreküpçük” olarak yazıldığına dikkat çeken Gülizar Biçer Karaca “Kanal İstanbul Projesinin hayata geçmesi halinde en iyi ihtimalle 70 milyon metreküp, kötü senaryoda ise 427 milyon metreküp su kaybı olacak. Bu, her 3 İstanbulludan 1’i susuz kalacak demek” dedi.

“BU RANT PROJESİ YERİNE; KYK BORCUNU SİL, EYT SORUNUNU ÇÖZ”

Gülizar Biçer Karaca bütçe konuşmasında Kanal İstanbul için harcanacak 75 milyar TL ile neler yapılabileceğine de dikkat çekti. Gülizar Biçer Karaca “Madem 75 milyar TL bu rant projesine ayrılabiliyor bunun yerine ‘342 bin 282 gencimizin KYK borcunu 37 kere silebilirdiniz. EYT’liler için maliyet hesabı yapanlar, yandaşları için 75 milyarı harcayabiliyorlar. Bu 75 milyar ile hakkını arayan tüm EYT’liler tamı tamına 3 kez emeklilik hakkına kavuşabilirdi” ifadelerini kullandı.

OdaTv - 18.12.2019
https://odatv.com/her-3-istanbulludan-1i-susuz-kalacak-18121936.html


***

Kanal İstanbul ve Deprem

Prof. Dr. Görür’den Kanal İstanbul uyarısı: Beklenen depremde kanal ağzı 9-10 şiddetinde etkilenebilir.



Kanal İstanbul projesini değerlendiren Prof. Dr. Naci Görür, projenin yaratacığı risklere dikkat çekerek ,“Kanalın kazılması esnasında zemin özelliklerine göre fazla kayma, heyelan ve göçmeler olacaktır. Beklenen deprem gerçekleşirse Kanalın Marmara ağzı 9-10 şiddetinde etkilenebilecektir ve ciddi hasarlar görmesi mümkündür” dedi.

Sedimantoloji ve Deniz Jeolojisi konularında uzman olan Prof. Dr. Naci Görür, yeniden gündeme gelen Kanal İstanbul Projesi’ni dün sosyal medya hesabında değerlendirdi.

Kazılacak olan kanalın heyelan riski artıracağını, Marmara’da oluşturulacak olan adaların deprem açısından risk teşkil ettiğini belirten Görür, “Kanalın Karadeniz’e girişi de çürük zeminden ibarettir. Bu kanal kazılırsa şu olumsuzlukların olması kaçınılmazdır” ifadelerini kullandı.

Yaklaşık 1-1,5 milyar m3 malzemenin kazılacağını ve bu alandaki ekosistem, fauna ve flora büyük ölçüde tahrip olacağını söyleyen Görür, “Bir ihtimalle Marmara içerisinde adacıklar oluşturulacaktır. Marmara’nın içerisindeki aktif fay sistemi düşünülürse bu iş son derece riskli olacaktır. Kanalın kazılması esnasında zemin özelliklerine göre fazla kayma, heyelan ve göçmeler olacaktır” dedi. İstanbul’da olası depreme de dikkat çeken Görür, “Beklenen deprem gerçekleşirse Kanalın Marmara ağzı 9-10 şiddetinde etkilenebilecektir. Kanal gibi yatay ve düşey harekete sıfır toleranslı bir yapının bu depremden (veya sonrakilerden) ciddi hasarlar görmesi mümkündür” paylaşımında bulundu.

Projeyi yerbilimleri ve deprem açısından değerlendiren Görür şunları sıraladı:

1- PROJENİN AMACI: İstanbul Boğazında gemilere geçiş kolaylığı sağlamak, kazaları önlemek ve gelir sağlamaktır.

2- GÜZERGAH: Küçükçekmece-Terkos Gölü arasındaki vadi boyunca kazılacaktır. Tek bir geminin geçebileceği genişlik ve derinlikte olacaktır.

3-ZEMİN (Jeoloji): Kanal Küçük Çekmece yöresinde Miyosen ve daha genç, görece daha sorunlu zemini (çökelleri) kesecek ve kuzeye gittikçe Eosen-Oligosen yaşlı birimlerin içerisine girecektir. Bu zemin yer yer çok sert kireçtaşları ile görece daha yumuşak kiltaşı, silttaşı, kumtaşı ve marnlardan oluşmuştur. Kanalın Karadeniz’e girişi de çürük zeminden ibarettir. Bu kanal kazılrsa şu olumsuzlukların olması kaçınılmazdır:

a) Yaklaşık 1-1,5 milyar m3 malzeme kazılacaktır. Bu malzemenin kazılması yıllarca sürecek, kazıda iş makinalar ve patlayıcı kullanılacak dolayısıyla vadi ve çevresindeki ekosistem, fauna ve flora büyük ölçüde tahrip olacaktır.

b) Bu boyuttaki bir malzemenin herhangi bir yere serilmesi mümkün değildir. Bir ihtimalle Marmara içerisinde adacıklar oluşturulacaktır. Marmara’nın içerisindeki aktif fay sistemi düşünülürse bu iş son derece riskli olacaktır.

c) Kanalın kazılması esnasında zemin özelliklerine göre fazla kayma, heyelan ve göçmeler olacaktır.

d) Deniz seviyesine kadar kazılınca kanal bir drenaj sistemi olarak çalışacak ve kanal çevresindeki yeraltı su rezervuarlarını tahrip edecek ve yörede tuzlanmaya neden olacaktır.

e) Kanal ile Boğaz arasındaki bölge bir ada haline gelecek dolayısıyla tüm ulaşım sistemleri değişecek ve zorlaşacaktır. Özellikle Kanalı üstten geçecek yapılar irtifa, zemin koşulları nedeniyle daha riskli ve maliyetli olacaktır. Bu adanın Trakya’dan ayrılması askeri açıdan da riskli olabilecektir.

f) İstanbul deprem beklemektedir. Beklenen deprem gerçekleşirse Kanal’ın Marmara ağzı 9-10 şiddetinde etkilenebilecektir. Kanal gibi yatay ve düşey harekete sıfır toleranslı bir yapının bu depremden (veya sonrakilerden) ciddi hasarlar görmesi mümkündür.

g) Yetkililerin ifadesine göre Kanalın etrafında en az 3 milyonluk bir şehir oluşacaktır. Bu da deprem riskini artıracaktır. Fazla nüfus fazla can ve mal kaybı demektir.

h) Kanal dünyanın en kirli denizlerinden biri olan Karadeniz ile şu anda can çekişmekte olan Marmara’yı birleştirecektir. Orta Avrupa’nın tüm sanayi kirliliği bu vesile ile Marmara’ya dolacaktır.

I) Marmara’nın oşinografik sistemi bozulacak ve bu denizde oksijen tüketimi daha da hızlanacaktır. Bu da yaşam koşullarını daha da zorlaştıracaktır. Görüldüğü gibi böyle bir projenin getirisinden çok götürüsü vardır. Kaldı ki milyarlarca dolara mal olacak bu proje yerine ülkenin çok daha elzem olan işleri yapılabilir. Bu günün teknolojisi ile Boğaz’da trafik çok daha güvenli bir şekilde gözetim ve denetim altına alınabilir. Bu hem daha ucuz hem de ülke yararına olur.

Cumhuriyet - 01 Aralık 2019
http://www.cumhuriyet.com.tr/haber/turkiye/1705613/prof.-dr.-gorurden-kanal-istanbul-uyarisi-beklenen-depremde-kanal-agzi.html

***

MHP Genel Başkanı Bahçeli'nın Değişen "Kanal İstanbul" Tutumu




***

Kanal İstanbul'un ilk köprüsünün detayları belli oldu

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın 'hayalim' İBB Başkanı İmamoğlu'nun ise 'cinayet' dediği Kanal İstanbul'un ilk köprüsünün detayları belli oldu.

İstanbul'un Avrupa yakasında Karadeniz'den Marmara Denizi'ne uzanacak şekilde tasarlanan su yolu projesi Kanal İstanbul güzergahında yapılacak ilk köprüye ilişkin detaylar belli oldu.

Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığından alınan bilgilere göre, köprünün temelinin, haziranın son haftasında, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Adil Karaismailoğlu'nun katılacağı törenle atılması bekleniyor.


Bu doğrultuda, Kuzey Marmara Otoyolu (3. Boğaz Köprüsü dahil) Projesi Başakşehir-Bahçeşehir-Nakkaş Kesim-08 (bağlantı yolları dahil) işi kapsamında, Sazlıdere geçişini sağlayan gergin eğik askılı köprü imalatı yapılacak.

Ana açıklığı 440 metre uzunluğundaki köprünün, sağ ve solda yer alan 210 metrelik yan açıklıklarıyla birlikte uzunluğu 860 metreye ulaşırken, yaklaşım viyadükleri ile toplam uzunluğu 1618 metre olacak.

Eğik askı halat miktarı 136 ve ankraj miktarı 272 adet olarak hesaplanan köprü, trafiğe 2x4 şeritli hizmet edecek.

Köprünün platform genişliği ise 46 metre olacak. "Diamond" geometrisi ile tasarlanan köprü kuleleri, 196 metre yüksekliğe çıkacak.

Kuleler, plan boyutları ve cidar kalınlıkları değişken kutu kesitli iki adet betonarme ayakla teşkil edilecek. Bu ayaklar, tabliye seviyesinde ve tepede enine kirişler vasıtasıyla birbirlerine bağlanacak.

Türkiye'nin ulaştırmada stratejik hamlesi: Kanal İstanbul

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın 27 Nisan 2011'de açıkladığı ve kamuoyunda "çılgın proje" olarak bilinen Kanal İstanbul Projesi kapsamında 6 köprü inşa edilecek.

Projenin yaklaşık maliyeti 15 milyar dolar olarak hesaplanırken, proje kapsamında yapılacak 6 köprünün maliyeti ise 1,4 milyar dolar olacak.


Kanal İstanbul’un yaratacağı kentsel ve çevresel sorunlar tartışılırken, uzmanlardan ‘güvenlik’ ve ‘hukuk’ uyarısı gelmişti.

Emekli tuğgeneral Ali Er, İstanbul’da bulunan 1. Ordu’nun aynı zamanda Trakya’nın savunmasından da sorumlu olduğunu belirterek “Kanal etrafı da büyük bir metropole dönüşecek, İstanbul’a bir İstanbul daha eklenecek. Bu takdirde işin en kritik olan tarafı olan Trakya’nın savunma derinliğini yitirirsiniz. O zaman Trakya’daki zırhlı ve mekanize tugaylar hapsolmuş, Trakya’daki birliklerin savunması, denizden geçecek birliklere kalmış olacak” dedi.

Kanal İstanbul’un yapılması durumunda kanalın batısında Trakya’nın savunması için 1. Ordu büyüklüğünde olmasa da yeni bir ordu kurulması gerekeceğini belirten Er, “Bu durumda TSK’nin bütçesi, bugünkü bütçesini fazlasıyla aşacaktır.

Böylece konvansiyonel alanda savunma harcamaları artacaktır” diye konuştu. 

‘SAKINCALAR DOĞURACAK’

Prof. Dr. Hikmet Sami Türk ise Kanal İstanbul’un açılmasıyla birlikte gündeme gelecek en önemli uluslararası hukuk meselesinin Montrö Boğazlar Sözleşmesi olacağını belirtti. Türk, “Uygulandığı takdirde oradaki sınırlamalar İstanbul Kanalı hakkında da geçerli olacak, örneğin geçiş için sözleşmenin 1. ekinde öngörülenlerden başka hiçbir resim ve harç, hiçbir ücret alınamayacak. Geçişin ücretli olması durumunda ise İstanbul Boğazından ücretsiz geçiş olanağı varken çok istisnai durumlar dışında tercih edilecek bir yol değildir. Bu, İstanbul Kanalı için yapılacak yatırımın rantabl olmayacağı anlamına gelir” dedi. Montrö Boğazlar Sözleşmesi’nin Kanal İstanbul için uygulanmaması durumunda sözleşmenin delinmiş olacağını kaydeden Türk, “83 yıllık sözleşmeyi tartışılır hale getirecek durum budur. Her iki sonuç, İstanbul Kanalı’nın Türkiye’ye hiçbir yarar sağlamayacak, hatta Türkiye için sakıncalar doğuracak gerçek bir ‘çılgın proje’ olduğunu göstermektedir” dedi. 

13 Haziran 2021 - Cumhuriyet

https://www.cumhuriyet.com.tr/galeri/kanal-istanbulun-ilk-koprusunun-detaylari-belli-oldu-1844101


***


Ukrayna, Kırım Köprüsü'nü vurdu: Rusya "Yıkılırsa kıyamet olur" demişti

Rusya-Ukrayna Savaşı sürerken, bugün erken saatlerde Kırım Köprüsü vuruldu. Kırım ile Rusya'yı birbirine bağlayan köprüdeki patlama anı kameralara yansıdı. Ukrayna Devlet Başkanlığı Ofisi Başkan Yardımcısı Podolyak Twitter üzerinden yaptığı açıklamada "Kırım, köprü, daha başlangıç. Yasadışı olan her şey yok edilmeli" dedi.




08 Ekim 2022 - Aykırı

https://www.aykiri.com.tr/ukrayna-kirim-koprusu-nu-vurdu-rusya-yikilirsa-kiyamet-olur-demisti/28057/

***





  
1509 kez okundu

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın
Site Haritası
KİTAP ÖNERİLERİ
Prof.Dr. Cihan Dura, Sömürgeleşen Türkiye


Prof.Dr. Cihan Dura, Ataname


Mustafa Yıldırım, Sivil Örümceğin Ağında
(AB-D Tarafından Yerli İşbirlikçileri ile Kuşatılan Türkiye) 


M.Emin Değer, Oltadaki Balık Türkiye


Ali Tayyar Önder, Türkiye'nin Etnik Yapısı


Barış Pehlivan, Barış Terkoğlu, Sızıntı


Barış Pehlivan, Barış Teroğlu, Metastaz


Alev Coşkun, Tarihi Unutmamak


Prof.Dr.Emre Kongar, 21. Yüzyılda Türkiye


Prof.Dr.Emre Kongar, Yakın Tarihimizle Yüzleşmek


Rıza Zelyut, Osmanlı'da Oğlancılık


Merdan Yanardağ, Türkiye Nasıl Kuşatıldı?


Prof.Dr. Sina Akşin, Yakın Tarihimizi Sorgulamak


Nurten Arslan. Küçük Anılarda Büyük Sırlar, 5 cilt
Biyografik Roman Tarzında Atatürk ve Yakın Tarih


Soner Yalçın, Samizdat


Soner Yalçın, Saklı Seçilmişler


Erol Toy, O'na Katılmak, Dünden Yarına Türkiye Cumhuriyeti


Prof.Dr. Afet İnan, Medeni Bilgiler ve M.Kemal Atatürk'ün El Yazıları


Bernard Lewis, Modern Türkiye'nin Doğuşu


Laik, Demokratik, Hukuk Sevleti Türkiye Cumhuriyeti'ni Ortadan Kaldırmaya Yönelik İç ve Dış İrticai Örgütler


Prof.Dr. İlber Ortaylı, Zaman Kaybolmaz


Prof.Dr. İlber Ortaylı, Gazi Mustafa Kemal Atatürk


Süleyman Duman, Kütahya-Eskişehir


Anılarla Mayıs 1970 - Ocak 1975 Astsubay ve Eşlerinin Hak ve Adalet Arama Mücadeleleri
Yazar: Abdullah İnaler


Cengiz Özakıncı, İblisin Kıblesi
(Türkiye'nin Üniter ve Laik Yapısını Hedef Alan AB-D
Bunun için neler yaptı?
Belgeleriyle Tarihe Tanıklık Edeceksiniz)


Cengiz Özakıncı, Türkiye'nin Siyasi intiharı Yeni - Osmanlı Tuzağı
(Bugün Olanları, Yarın Olabilecekleri, Tarihi Benzerlikleri, Belgeleri ile Anlatmakta Olan Bir Eser)


Cengiz Özakıncı, Kalemin Namusu, Türk Savun Kendini


Ali Tayyar Önder, Türkiye'nin Etnik Yapısı


Ali Tayyar Önder - Türkiye'nin Etnik Yapısı ve Açılım


Cengiz Özakıncı - İblisin Kıblesi Kitabına Ait Program


Prof.Dr. Necati Demir ile Türk Tarihi Üzerine 19 Mayıs Programı-1


Prof.Dr. Necati Demir ile Türk Tarihi Üzerine 19 Mayıs Programı-2


Cengiz Özakıncı:Türkiye Cumhuriyeti'nin Yerli ve Milli Kökleri


Cengiz Özakıncı:1989 Sonrası Türkiye’de Küreselci Emperyalist Operasyonlar.
Dersim iftiraları-Kanal İstanbul, Monrö Bağlantısı-Atatürk ve Laikli İlkesine Yönelik Psikolojik Harekat Nasıl ve Neden Başladı

Cengiz Özakıncı: ABD’de Ulusal Demokratik Cumhuriyet’in Temelleri
Amerika'da okullarda öğrencilere okutulan Ulusal Ant
- Atatürk'ün Eğitim Sistemi


Amerikan Ulusal Andı

"Pledge of Allegiance - Brody Middle School"



Türkiye'de "Öğrenci Andı" Pkk ile Açılım Döneminde Kaldırıldı.13.10.2013
Prof.Dr. Erol Manisalı: Amerika'nın yürüttüğü karşı devrim


GENÇLİĞE HİTABE
Analiz

AKP-BDP çatısı altında Türkiye Cumhuriyeti’ni dönüştürmeye çalışanlar, 18 yıl önce (1993-1994) Kürt-İslam çizgisindeki Yeni Zemin’de örgütlenmiş... 3.6.2011-Yeniçağ 
https://www.yenicaggazetesi.com.tr/-51438h.htm
Yeni Zemin Dergisi Konu Başlıkları:
https://katalog.idp.org.tr/dergiler/610/yeni-zemin



Yıl 1993; Sayın Recep Tayyip Erdoğan (Refah Partisi İstanbul İl Başkanı, MKYK Üyesi) Sayın Bülent Arınç (Refah Partisi MKYK Üyesi) ve Sayın Mehmet Metiner (Yeni Zemin Dergisi Genel Yayın Yönetmeni).


Yıl 1993; Sayın R.Tayyip Erdoğan, Bülent Arınç ve Mehmet Metiner birlikte bir açık oturumda


Türkiye'nin siyasi yapısının islami yönde değiştirilmesini temel hedef edinmiş Yeni Zemin Dergi Yazarları, TSK yapısının değiştirilmesini de misyon edinmiş.

Aynı zamanda eyalet, hilafet gibi söylemlere sahip Em.Tuğg. Adnan Tanrıverdi 15 Temmuz 2016 sonrası TSK'da yaptırdığı değişiklikleri sıralıyor:


İçişleri Eski Bakanı Sadettin Tantan'ın HÜDA PAR ve Hizbullah Tespitleri