Dede Ersel AKSU
erselaksu@hotmail.com
BALYOZ !
10/10/2013 Mutlak İtaat eden Cumhurbaşkanı adayları, “Kader Kurbanı” Değil, “Mevcut Askeri Sistemin” Kurbanı Oldular. Dün itibari ile Balyoz Davası nihai sonuca ulaştı ve Yargıtay son noktayı koydu. Büyük çoğunluğun cezası onandı. Cezası kalkanlar, beraat edenler ve tahliye edilenler de oldu. Bundan sonra tek yol Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kaldı, bununda yaptırım olarak çok fazla bir geçerliliği yok. Mahkeme kararı ve Yargıtay’ın onaması ile kesinleşti ki, “Balyoz”bir darbe planı.. Gerçekleştirebilselerdi kimi Cumhurbaşkanı, kimi başbakan, kimi bakan, kimisi de devletin üst kurumlarında yönetici olacaktı. Gerçekleşmeyince Silivri de mahkum oldular.. Söz konusu darbe sanıklarının cezalandırılması ile bu iş bitti kapandı öyle mi? Asla, Türkiye’de darbe ve darbelerin önlenmesinin birinci kaidesi, gerçek demokrasiye geçiş, ikinci kaidesi ise Harp Okulları ve Askeri Eğitim Sisteminin değiştirilmesi ve son kaide de ve Osmanlıdan Genç Cumhuriyete geçen Prusya Askeri sisteminin pratikteki uygulamasına son vermek gerekir. Konuları biraz açar isek; Gerçek anlamda demokrasi olursa zaten darbeye ihtiyaç olmaz, kimse de darbeye cesaret edemezdi. Bizde uygulanan sözde Amerikan demokrasisi devam ettiği müddetçe ne darbe planları ne de darbeler bitmez. Bu darbe planı bitmiş olması gelecek darbelere, darbe planlarına çözüm oldu mu? Kimse bir daha Türkiye’de darbe olmaz diyebilir mi? Türkiye’de Silahlı kuvvetlerin komuta kademesi Harp Okullarında yetişir. Bu husus öylesine katılaştırılmıştır ki asla Harp Okulu Mezunu olmayan bir subay kurmay olamaz, Harp Akademileri sınavına giremez, general olamaz. Bu güne kadar pratikte de böyle bir şey de görülmedi zaten. Peki neden böyle oldu? Türkiye’de subaylar kendilerini seçilmiş olduklarına, ülkenin sahibi olduklarına, ülkeyi en çok onların sevdiğine, kendileri olmaz ise ülkenin elden gideceğine ve en önemlisi vazgeçilmez oldukları hissi ile yetiştirilir. Harp Okullarında Atatürk’ün numarası okunduğunda tüm Harbiyelilerin Ayağa kalkarak “BURADA” diye bağırması bundandır. Yani kendilerine göre hepsi Atatürk’tür. Birde İsmet İnönün’nün dediği gibi “Her Harbiyeli Cumhurbaşkanı adayıdır”. Peki diğer meslek grupları, öğretmenler doktorlar, polisler, hakimler, savcılar, bürokratlar vatan haini mi ? Onlar bu ülkenin evladı değil mi? Birde TSK’da uygulanan katı disiplin ve 27 Mayıs Darbesinin ürünü olan, İç Hizmet Kanunu ile İç Hizmet Yönetmeliğinde sıkça adı geçen “MUTLAK İTAAT” olayı vardır. Şimdi açıkça söylüyorum, Hiçbir subay, bir generalin, bir kuvvet komutanının, Bir ordu komutanın bir kolordu komutanının verdiği kanunsuz emre hayır diyemez, mümkün değildir. Bizim askeri sistemimizde bu husus asla görülmüş değildir. Belki bireysel birkaç küçük örnek çıkar ama genel anlamda durum böyledir. Kanunsuz emre itiraz etme şansınız yasal anlamda vardır ama uygulamada yoktur. Bir generalin yaptığı kanunsuz çalışmaya astları hayır diyebilseydi bu gün bu davalar olmaz, sırf kendilerine verilen emri yerine getirmekten bu kadar subay, assubay ceza almazdı. Tarihte bunun örneği çoktur, İşte General Mustafa Muğlalı olayı, basit bir kaçakçılık olayının işgüzar bir kaymakam tarafından Ruslar Özalp’ı işgal etti, isyan olduya dönüştürülmesi sonucu arzuhalcinin verdiği isim ile 32 insanın ( toplam 33 olup, bir kadın serbest bırakılmıştır.) toplanarak sınırda kurşuna dizilmesi olayı. İçişleri Bakanlığı müfettişi Avni DOĞAN’ın tüm ısrarlarına rağmen, General Mustafa Muğlalı, tehdit ederek İçişleri Bakanı Müfettişini sindirmiş ve akabinde kaçakçı olduğundan bahisle 32 kişi kurşuna dizilmiştir. Sonra ne mi oldu ? General Mustafa Muğlalı tutuklanarak ceza evine kondu ve ceza evinde mahkum olarak öldü gitti. Kurtuluş Savaşının Kahramanlarından General Mustafa Muğlalı, o gün astının sözünü dinleseydi, bu kadar katı disiplin olmasaydı bu hazin olay olmayacak belki de kendisi 1951 yılında ceza evinde mahkum olarak ölmeyecekti . Bir zamanlar Cem KARACA’nın seslendirdiği “Vurun ulan vurun, ben kolay ölmem” dizeleri ile başlayan “33 Kurşun” şarkısı buradan gelmektedir. İşte Harbiyeli aldığı ve beynine yerleştirilen eğitim ile “MUTLAK İTAAT” eden Cumhurbaşkanı adayı olarak buna o kadar inanmıştır ki, ne deseniz anlatamazsınız. İşte darbe hevesleri bundandır. Siviller ülkeyi yönetememektedir, irtica vardır, kendileri ülkeyi yönetirse her şey düzelecektir. Zihniyet bu ama gerçek öyle değil. Örnek verecek olursak, Darbeci Kenan Evren Türkiye'nin yıllardır süren vetosunu geri çekerek Yunanistan’ın, ihtilalden yaklaşık bir ay sonra alelacele 20 Ekim 1980 tarihinde NATO'nun askeri kanadına tekrar dönmesine izin verdi. Böylece Türkiye elindeki çok önemli bir kozu kaybetti ve uluslararası ilişkilerinde yıllarca Yunanistan’ın vetosuna maruz kaldı. Eğer darbe olmasa ve iş basında vatansever herhangi bir hükümet olsa Yunanistan NATO’ya geri dönebilir miydi? Yine darbelerde çıkan kanunlar, OYAK Kanunu, İç Hizmet Kanunun ve Yönetmeliği, Hizmet Eri Kanunu, Assubayların Kılıçlarının alınması vs. astsubay adının as(t)subaya dönüştürülmesi vb. hepsi darbe ürünüdür. Son olarak Osmanlıyı bitiren, Genç Cumhuriyetin başına bela olan Almanlardan bize geçen Prusya Askeri sisteminin sonuçları.. Prusya askeri sistemine göre sadece soylular subay olur, ve subaylar diğer herkesten üstündür, hatta padişahtan, sadrazamdan bile üstündür, işte bu yüzden sadece subaylar ve padişahlar kılıç kuşanır. Bizler Osmanlı döneminde Alman askeri sistemini alıp kendimize yerleştirmişiz, o gün bu gündür hiçbir savaşı kazanamamışız. Askerimizi Alaylı- mektepli diye bölünmüş, Osmanlıda erlikten yetişip, assubay, subay ve general olan tüm alaylı paşalar bir günde bu yüzden katledilmiş, Çerkez Ethem Milli Mücadeleyi koruması, Çapanoğlu, Anzavur Ayaklanmalarını bastırmasına rağmen, Yunanlıların ilerleyişin durdurup, Ankaraya vakit kazandırmasına rağmen sırf alaylı bir assubay diye güç dengeleri içinde hain ilan etmişiz. Soylu egolarını yenip kimse devlet ülke menfaatini düşünmemiş, varsa şan şöhret, asalet, liderlik ve ön plana çıkma isteği hasıl olmuştur. Bunun bir istisnası Kurtuluş Savaşı başlangıcında olmuştur. Bakın orada ülke için subaylar, assubaylar, erat ve millet egolarını yenerek birleşmiş ve vatan mücadelesine katılmıştır. Mesela Atatürk’ten askeri yönden çok kıdemli olan, Asker olarak üstü konumunda olan Kazım Karabekir’in hiç gocunmadan egoya kapılmadan Atatürk’e “EMRİNİZDEYİM PAŞAM” demesi bundandır. Yoksa bir ordu komutanının (Kazım Karabekir), bir ordu müfettişinin (Mustafa Kemal Atatürk) emrine girdiği nerede görülmüştür. Ama savaşın son dönemlerinde tekrar egolar alevlenmiş, İnönü'nün Ankara'ya çektiği telgraf neticesinde Alaylı komutan Çerkez Ethem hain ilan edilivermiştir. Toparlayacak olursak, bundan sonra kimsenin canının yanması istenmiyorsa , önce Askeri Eğitim Sistemi gerçek anlamda Milli Eğitim Bakanlığına bağlanmalı, bilimsel gerçeklere dayalı, insan haklarını ön plana çıkaran, işi ile profesyonelleşmiş bir askeri eğitim sistemi kurulmalıdır. Atatürkçü olduğunu söyleyen darbeci kişiler, Mustafa Kemal Atatürk tarafından konulan ve askerin siyasete müdahale etmesini kesinlikle yasaklayan, “22 Mayıs1930 tarihli 1632 sayılı Askeri Ceza Kanununa” rağmen darbe yapmışlar veya darbeye teşebbüs etmişlerdir. Şimdi “Atatürk’ün askerileri mahkum edildi” diye eşlerini feryat figan ağlatan generaller, gerçekte Atatürk’ün askeri olsaydı kendilerini, eşlerini astları olan subay ve assubaylar ile sivil memurları bu duruma düşürmezdi. Bunlar esir filan değildir. Esir savaşta düşman eline geçen kişidir, bu şahıslar hangi savaşa girdi de esir oldu ? Birde bu kişilerin görevdeyken yaptıkları başarılar nedeni ile suçsuz olduğu yönünde konuşanlar var. Kardeşim adamın görevi, her asker görevini en iyi şekilde yapmakla mükellef. Nasıl astlarından böyle bir hizmeti en iyi şekilde bekliyorsa kendisi de millete karşı görevini en iyi şekilde yapmak zorunda. Şöyle düşünün birisi bir işte büyük başarı sağlasın, sonra bir suç işlesin, sonra diyelim ki “ee o görevdeyken çok başarılı biriydi, bu suçunu görmezden gelelim”, Bu söylem krallıkta olur, demokraside böyle bir mantık olabilir mi? Suç ve Başarı ayrı şeylerdir, Başarı ödülü, suç cezayı gerektirir. Olaya assubaylar yönünden bakacak olursak, darbeci zihniyetin, astlarına kendi yetkileri ile yargılamadan fütursuzca verdiği oda hapislerinde bizler cezaevlerine giderken, bizim eşlerimiz göz yaşlarının içine akıtırken yanında kimse yoktu, kimse bizler için “Atatürk’ün askerleri hapsoldu” demiyordu. Demek ki adalet hepimize lazım oluyormuş. Bizler sorgusuz sualsiz oda hapislerine girerken bizleri ne sizin gibi Türkiye’nin en büyük Avukatlık Büroları, ne en pahalı avukatlar savundu, ne basın destek verdi, ne de eşlerimiz ulusal televizyonlarda programlar yaptı. Biz önce ceza evine girdik, sonra savunmamızı yaptık. Ama tüm yaşadığımızı bu haksızlıklara rağmen “OH OLSUN” demiyoruz, “GEÇMİŞ OLSUN” diyoruz. Biliyoruz ki içlerinde çok değerli arkadaşlarımız kardeşlerimiz var. Söz konusu arkadaşlarımız “Kader Kurbanı” değil, “mevcut askeri sistemin” kurbanı oldular. Not: Belki bana çok kızacak ama, bende tıpkı Sn. Adnan Fuat ÖZDEMİR gibi kendisinin izni ve bilgisi olmadan yazıyorum. Assubayların hak alma mücadelesinin en eski neferlerinden, duayen Mehmet KAYALI ağabeyimizin oğlu bu davada ceza almış olduğunu ve cezasının onandığını üzüntü ile öğrendim. Kendisine ve ailesine geçmiş olsun dileklerimi iletiyorum. Dede Ersel AKSU |
Yorumlar |
Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın |
Yazarın diğer yazıları |
OYAK 2019 NEMASI NE KADAR OLACAK? - 19/02/2020 |
OYAK, nemayı belirlerken, kendi belirlediği bir rakam üzerinden değil, iştiraklerindeki bilançolar gereği kar/ zarar durumu, iştirak satışlarından elde edilen gelir durumu ve yapacağı yatırımlara göre belirler. |
ASSUBAY SINIFINA VEDA MEKTUBUMDUR - 09/10/2017 |
Artık karşılığı olmayan,nedeni olmayan,soysuz bu kadar sövgüyü ve hakareti kaldıracak gücüm kalmadı. |
SEN NERDESİN? - 26/04/2016 |
Yaklaşık 3 ay önce yazdığım bir yazıda; "özellikle bir süre tazminat vs. konularda, tazminatlar çıkıncaya kadar yazmayacağımı belirtmiştim." |
KOYUN CAN, KASAP ET DERDİNDE - 21/01/2016 |
TEMAD tarihinde ilk kez, bir yönetim kurulu üyesi ve Teşkilattan Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı ihraç ediliyor. Hem de Ahmet KESER'e en sadık, en yakın kişilerden biri. |
ÇALIŞMALAR SÜRÜYOR! - 16/02/2014 |
ARINÇ; "TEMAD İLE BİRLİKTEYİM" |
ASSUBAYLAR TEKNİSYEN Mİ TEKNİKER Mİ? - 10/01/2014 |
Bu konuda bile ayrımcılık devam ediyor! |
EYLEM ZAMANI MI? - 07/01/2014 |
. |
ANTALYA TEMAD ZİYARETİMİZ - 26/12/2013 |
"Güçlü TEMAD, Güçlü ASSUBAYDIR" |
YAĞMURDAN KAÇARKEN DOLUYA TUTULDUK - 28/11/2013 |
.Üç haftada altı astsubay intihar etti |
Devamı |