Gülenistler BM’de barış mı diyor? Gülen Bahâî mi? ![]() Fethullah Gülen’in, Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı, Cenevre Barış Konferansı’nda bir program organize etmiş! Hem de BM’de… Tabii kamuoyu yerse… Fethullah Gülen’in meşhur sopası ve Cenevre Barış Konferansı… Bunlar iyice mitomaniye mi bağladı ne? Yahu konferansa katılanların hiçbiri sormamış mı bu adama, “Barış nere, sen nere” diye? Onlar sormamış bari ben sorayım! Sorayım ki, hem BM üyesi devletler, hem Cenevre Barış Konferansı’na katılanlar, hem de dünya kamuoyu Fethullah Gülen’i gerçek yüzüyle tanısın! Şimdi kamuoyuna hesap ver bakalım! Sen nere barış nere Fethullah Gülen? Sen nere hoşgörü nere? Kamp dönemlerinde çocukları sıra dayağından geçirmiyor muydun Fethullah Gülen? Cevdet Türkyolu’nun kafasında kaç kez sehpa, sandalye kırdın? Abdulkadir Akşit’in on iki yaşındaki çocuğuna kaç kez hortumla dayak attın? Malikânende Nurettin Veren’e şömine maşasıyla kaç kere saldırdın? “Öldürün bunu” diye kaç kez haykırdın? Yetmedi… Hıncını alamadın! Bu hareketi birlikte kurduğun adamı, en son hapse attırdın! Hadi ama… Hadi o vakayı unuttun diyelim! Lakin Çamlıca Cami’sini ve okulunu yaptıran Ali Katırcı’nın evli barklı oğlunu öldüresiye dövdüğünü unutmuş olamazsın! Hadi şimdi, tanıkların ifadesiyle o güne gidelim Fethullah Gülen! Sana ayna tutalım! Ali Katırcı’nın oğlu Demircan gecikti. Gelince çıldırmışçasına saldırdın! Tekme tokat dayak attın! Alaattin Pekmezci ve Nurettin Veren’in yardımıyla “falakaya yatırdın”! Demircan ağlayarak yalvardığı halde, yoruluncaya kadar o meşhur sopanla vurdun, vurdun…Sonunda bayıldı…“Ayağa kalk! Numara yapma” diyerek bu kez kolunu kırdın!Demircan’ı hastanelik ettin, komaya soktun!Nurettin Veren ve Alaattin Pekmezci, kan revan içinde kalan Demircan’ı, odandan yerde sürükleyerek çıkardılar! Hadi Cenevre’de “lo, lo” yaptın… Bizi de mi hesaba katmadın? Yoksa bizi, o hâkim, savcı satın aldığın, adaletin altını üstüne getirdiğin mahkemelerde dava açarak susturabileceğini mi sandın? Yahu sen nasıl bir insansın? Bizi, Kur’an’ı taca atıp, senin şizofrenik rüyalarınla amel eden, sinsi ve korkak Terracotta askerlerinle mi karıştırdın? Şimdi Cenevre’de GYV’nin konferansında, “Barışın inşası için sivil toplumun harekete geçirilmesi” konusunu tartışacağına, önce öfkeni kontrol et Fethullah Gülen! Beddua etme! Lanet okuma! Kur’an’ı yere fırlatma! Sopayla, hortumla dayak attığın, öldürmeye teşebbüs ettiğin insanlardan özür dile! YÜZÜNÜZ DE Mİ KIZARMIYOR EY GYV? Şimdi GYV Cenevre’de, hangi yüzle “Din eğitimi ve medyanın kalıcı barışa katkısı”nı tartışıyor? Gülen’in, açtığı davalarla medya üzerinde despotik bir baskı kurduğunu bile bile hem de… PENSİLVANYA MODEL BAHÂÎLİK Mİ? “Bahâîlik, Dünya vatandaşlığı idealine sahip bir inançtır! Temel yasaları Tevrat, İncil ve Kur’an’daki bâzı ayetlerin açıklamasını içeren Kitab-ı Akdes (En Kutsal Kitap)tır! Bahâî Dünya Merkezi İSRAİL’in Hayfa şehrindedir. Bahâîlik Birleşmiş Milletler’de temsil edilmektedir. Dünyanın tek bir ülke olmasını, dinlerin birleşmesi gerektiğini savunur. Bahâî Mabetleri Arapça’da, “Meşriku’l Ezkâr” olarak bilinir, farklı din mensuplarının sessiz olmak koşuluyla bildikleri şekilde, BİR ARADA ibadet edebilecekleri mekânlardır. Şimdi F Tipi Prof. Suat Yıldırım’ın İncil ve Tevrat gibi İslami olmayan kaynaklarla Kur’an ayetlerini açıkladığı meali hatırlayın! Gülen’in, “Dinler arası diyalog” icadını, ezandan “Muhammeden Resulullah” kısmını çıkardığı etkinliği hatırlayın! Ayasofya’ya haç gölgesi düşürdüğü etkinliği hatırlayın! 2000 yılının Nisan ayında Harran’daki, ‘Dinler Arası Diyalog’ sempozyumunda Hıristiyan Lester Kurtz ile Müslüman Mariam Kurtz’a haham, papaz ve müftünün huzurunda nikah kıyıldığını hatırlayın! Zaman Gazetesi’nin, bu olayı 14 Nisan 2000 tarihinde “Diyalogdan düğüne” manşetten verdiğini hatırlayın! Gülen’in Papa ile Hahamlar ile münasebetini hatırlayın! Gülen Örgütün’ün tıpkı Bahâîler gibi İran düşmanı olduklarını ve kendilerine muhalif herkesi İrancı, Farisi olmakla suçladıklarını hatırlayın! Şimdi elinizi vicdanınıza koyun ve yanıtlayın! Fethullah Gülen Bahâî olabilir mi? Fetullah Gülen’in sopası!Gülen’i gerçek yüzüyle tanıyan herkes, meşhur sopasının namını biliyor. Bu yüzden çevresindekiler korku belası, feodal bir itaat içerisinde karşısına çıkıyor. Tıpkı Gülen’in karşısında esas duruşa geçen Ekrem Dumanlı gibi korku belası haddini biliyor. Gülen’in yüzündeki maskeyi düşürmeye cesaret edemiyor. Öfkesinden sual edemiyor mesela… Dayakçılığından sual edemiyor. Soramadan soruyor gibi yapıyor. Eline ne verildiyse, onu okuyor. Kamuoyu, sorduğunu sanıyor sadece… O kara posta çöreklenen Gülen’e kimse soru soramaz. Bu yüzden, Fetullah Gülen’in huzuruna çıkılırken bir ibadet disiplini içerisinde çıkılıyor. Çünkü Pensilvanya’da çok vahşi bir feodal itaat iklimi hüküm sürüyor. Zira eğer Gülen sinirlenirse, neler yapabileceği biliniyor. Çoğu kimse bunu göze alamıyor. Nurettin Veren’i, şömine demiriyle öldürmeye kalktığını, sövüp saydığını, “öldürün şu adamı” emrini verdiğini görenler nasıl soru sorsun? Ekrem Dumanlı’yı takar Gülen’in öfkesi? Gülen’in bu yönünü bildiğim için Ekrem Dumanlı’yı anlıyorum. Kızmıyor, acıyorum. Çünkü Gülen’in öfke kontrolü yok! Gözü kararmaya görsün… Öfkesinin sınırı yok! Kininin sonu yok! Acıması yok! Tapeleri, şantajları, montajları bir kenara bırakın. Ekrem Dumanlı, mesleki açıdan duman olmayı göze almasın da ne yapsın? Falakaya mı yatsın? Hakarete, dayağa mı katlansın? Gerçek Fetullah Gülen öyle biri ki, çocukları bile dövdüğü oluyor. İnsanların kafasında sehpa, sandalye kırabiliyor. Hakaret edip, aşağılayabiliyor… Sövüp sayıyor. Evli barklı insanları falakaya yatırtıp sopalatıyor. Sinirlendiği vakit tekme tokat dalıyor. Dayak atarken insanların kemiklerini kıracak kadar kendini kaybediyor. Çıldırıyor, saldırganlaşıyor. Gözü kararıyor… Yakın çevresindeki herkese şiddet uyguluyor.Onun yakınında yaşamak zorunda olan herkes, geçimsizliğinden, hakaretlerinden, dayağından yaka silkiyor. İnanmayan Cevdet Türkyolu’na sorsun! Cemaatteki herkes, Fetullah Gülen’in Cevdet Türkyolu’nun kafasında kaç defa sandalye, sehpa kırdığını biliyor. Gülen’in en yakınındaki Latif Erdoğan’a sorsunlar… Kamp dönemlerinde çocukları dövdüğüne, sıra dayağından geçirdiğine herkes şahit! Fetullah Gülen’in, Abdulkadir Akşit’in on iki yaşındaki oğlunu hortumla kaç kez dövdüğüne yakın çevresi şahit! Nurettin Veren anlatıyor: “FEM Dershaneleri o zamanki genel müdürü, Çamlıca Camisi ve okulunu yaptıran Ali Katırcı’nın damadı Mehmet Demircan’ı Üsküdar’da bir yere gönderdi. Beklediğinden biraz geç geldiği için müthiş sinirlendi. Evli barklı Demircan’ı öldüresiye tekme tokat dövdü. Biz araya girip kurtarmaya çalıştık. Hırsını alamayıp Alaattin Pekmezci’yle bana falakayı uzatıp bağlamamızı söyledi. Biz de bağladık, yere yıkıp ayaklarını havaya kaldırdık. Eline aldığı kalın sopayla yorulasıya kadar vurdu. Demircan bir taraftan yalvarıyor ve ağlıyordu, bağırıp kıvrandı ve bayıldı. Ayaklarını çözdük. ‘Hocam ne olur yeter, bir şey olmasın, bakın bayıldı’ deyince irkildi, ‘Ayağa kalk, numara yapma’ diye bağırdı ve sopayla koluna şiddetle bir kere daha vurdu ve ‘Çıkarın bunu’ dedi. Biz Demircan’ı sürükleyerek odasından çıkardık. Daha sonra Hocaefendi beni yanına çağırıp ‘Bunu hastaneye götürüp bir baktır’ dedi. Hastanede film çekildiğinde Demircan’ın kol kemiğinin çatlak olduğu görüldü.” Kendisini, dünyaya hoşgörü timsali olarak sunan Fetullah Gülen, bu işte! Bu yüzden Ekrem Dumanlı’nın Gülen’in karşısında, bir marabanın ağasının karşısında durduğu gibi durmasını anlayışla karşılayın. Mesleki açıdan kendini böylesine sıfırladığı bir röportaja, hangi korkularla imza atmış olabileceğini anlamaya çalışın. Dedim ya, sadece acıyın… Ekrem Dumanlı adı gibi bilir ki Gülen’in kara-postu olur ama dostu yoktur! Biraz empati yapın! |
2512 kez okundu
YorumlarHenüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın |