• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • Site Haritası
  • https://www.facebook.com/index.php?stype=lo&lh=Ac8dWUoq1V36L4Hy
  • https://twitter.com/
Ö/K Facebook

Ö/K Twitter


Ö/K You Tube
Hava Durumu
Döviz Bilgileri
AlışSatış
Dolar32.316232.4457
Euro34.624434.7632
Saat
Takvim
GAZETE
Önce Kültür/Yazarlar
Gazeteler
Türkçe Müzik
Yabancı Müzik
Sinema
TV YAYINLARI
A24 Gayrimenkul

Tarih/Belgesel
İstanbul: Fatih Aldı, Vahdettin Kaybetti, Atatürk Kurtardı  


Bennett'in Mustafa Kemal'e Suikastle Görevlendirdiği İngiliz Ajanı Mustafa Sagir'in 1921'de Ankara'da Yakalanışı


Türk Devrimi'ne Karşı İngiliz Palavralarına Özgün Belge ve Bilgilerle Yanıtlar


II. Abdülhamid Dönemi'nin Bilinmeyenleri - 1. Bölüm


II. Abdülhamid Döneminin Bilinmeyenleri - 2. Bölüm


Harf Devrimi'nin Yerli ve Milli Kökleri, 1. Bölüm


Harf Devrimi'nin Yerli ve Milli Kökler-2


1945'ten Günümüze, Ulus-Devlet'e yönelik Etnik Bölücülüğe Meşruiyet Sağlayan İç ve Dış Odaklar


Küreselci Emperyalizmin Ulus Devlet Düşmanlığı, Etnik bölücülük ve Tek Dünya Devleti Düşleri


"Hilafet İngilizlerin İsteğiyle Kaldırıldı" Yalanını Çürüten Belgeler-1


"Hilafet İngilizlerin İsteğiyle Kaldırıldı" Yalanını Çürüten Belgeler-2


Atatürk'e ve Türk Tarih Tezine Kafatasçı Irkçılık Suçlaması Yapanlara Yanıt


Belgelerle 1925 Şeyh Said İsyanı
Musul Sorunuyla İlgisi | 1924 Ağustos Nasturi Ayaklanması l Şeyh Said İsyanı ve Hilafet |Türk Ordusu İçinde Örgütlenmiş Ayrılıkçı Kürt Kökenli Subaylar ve Gizli Azadi Örgütü | Seyit Abdülkadir ve Suçortaklarının İngiliz Ajan Mr. Templeton Olarak Tanıdıkları İstihbaratçıyla İlişkileri | Bastırılmasında Ordumuzun Yanında Yer Alan Bölge Aşiretlerinin Çabaları | Şeyh Said'in Hilafet Propagandasına Karşı, Adalet Bakanı Seyid Bey'in Onbinlerce Bastırılan Hilafetin Kaldırılması Konulu Kitapçığının İsyan Bölgesinde Dağıtılması | İsyancılardan Biri Bağırıyor: "Yaşasın Kürtlük!" İdamı İzleyen Diyarbakır Halkı Topluca Haykırarak Ona Yanıt Veriyor: "Yaşasın Cumhuriyet!" | Rauf Orbay: "Şeyh Said,.. 1914'te de Devlete Karşı İsyan Etmiş, Rus Konsoloshanesine Sığınmış, 1. Dünya Savaşı Arifesinde Rusya Hesabına Çalıştığı Sabit Olmuş, Müseccel (Sabıkalı) Bir Mahluktu.


Barzani aşiretinin emperyalizm ve siyonizm ile ilişkileri; Atatürk'e ve Türkiye'ye ve Türklüğe Düşmanlığı-1


Barzani aşiretinin emperyalizm ve siyonizm ile ilişkileri; Atatürk'e ve Türkiye'ye ve Türklüğe Düşmanlığı-2


"Ilımlı İslam" ve "Siyasal İslam" projesinin; belgeleriyle tarihsel kökenleri

- Türkiye'nin NATO'ya üyelik başvurusuyla ilgili gizli görüşme tutanakları
- Kimler neden ve nasıl Atatürk İlkeleri'ni hedef aldı?



31 Mart 1909 Asker Ayaklanması


Türkiye'ye yönelik psikolojik savaş yöntemleri



Milli Mücadele'ye Karaçalanlar 7. Bölüm:
Necip Fazıl Kısakürek ve Büyük Doğu dergisinde C.R.Atilhan, Nihal Atsız, Rıza Nur makaleleri.


Milli Mücadele'ye Karaçalanlar 8.Bölüm: 
"N.F.Kısakürek ve C.R.Atilhan'ın M.Kemal'e Suriye Cephesinde İngiliz Ajanlığı ve İhanet İftirası.

Amerikan Kültür Emperyalizmi ve 1949 Fulbright Antlaşması...
-Türk Eğitim Sistemi ABD ve CIA güdümüne nasıl sokuldu?
-İkili antlaşmanın 13.03.1950 tarihinde yapılan Meclis görüşmesinde hangi vekiller evet oyu verdi, hangi vekiller oturuma katılmadı ?
-TBMM'de kabul edilen antlaşmanın gerekçesi neydi ?
-Fulbright burs programında CIA'nın örtülü operasyonlarına ilişkin itiraflar ve belgeler.



Suriye'de yaşananlar BOP'un bir sonucu mu?


Tunceli harekatına yönelik iftiralara yanıtlar


Türkiye'ye yönelik "Dersim İftirasına" yanıtlar


Türkiye,1990 sonrası hangi odaklarca, niçin ve nasıl hedef alındı?


1945-1990 arası ABD-Rusya Soğuk Savaş Dönemi; Küreselci Emperyalizmin SSCB’yi Yıkma Çalışmaları


12 Eylül’den günümüze ABD’nin Türkiye’ye biçtiği yeni rol


"Atatürk'ü Ankara'da 2 tabur işgalci İngiliz askeri selamladı" iddiasına; belgelerle son nokta


"Atatürk'ü Ankara'da İngiliz askeri selamladı" iddiasına yanıt


Cumhuriyetin yerli ve milli kökleri-Laiklik


Vahdettin'in kaleminden Milli Mücadele'ye, Atatürk'e ve Türklüğe iftiralar


Milli Mücadele'ye Karaçalanlar: Rıza Nur


Rıza Nur; Nihal Atsız; Kadir Mısıroğlu İlişkileri

Milli Mücadele'ye Karaçalanlar, 11. Bölüm
Batı Cephesi Komutanı İsmet İnönü'ye yönelik iftiralar, kimlerce ne zaman başlatılmış; nasıl yayılmıştır



Kazım Karabekir'den Fevzi Çakmak ve Atatürk'e iftiralar


Kazım Karabekir'in Suçlamalarına Atatürk'ün Verdiği Yanıtlar


Karabekir - Atatürk Düellosu - 1933 - Özgün belgelerle


Karabekir - Atatürk Düellosu-2


Karabekir - Atatürk Düellosu-3


Kazım Karabekir'in Atatürk'ün ölümünden sonra yönlettiği suçlamalar ve yanıtları


Karabekir'den Atatürk ve Yakın Çevresine Müslüman Türkleri Hristiyanlaştırma suçlaması


K.Karabekir'in Atatürk'e: Türkiye'yi Bolşevik yapacaktı, Amerikan Mandası yapacaktı, Halife olacaktı vs. iftiraları ve Birincil Kaynaklardan Özgün Belgelerle Çürütücü Yanıtlar.


Atatürk'e yönelik "İngiliz ajanı" iftirasına belgelerle yanıtlar


Vahdettin neden kaçtı ? Çoğunu ilk kez göreceğiniz belgelerle...


Vahideddin'in ABD, İngiltere, Fransa devlet başkanlarına gönderdiği mektuplarda, bildirilerinde ve anılarında Türklüğe yönelttiği iftiralar ve "Vahideddin dünyanın en dürüst adamıydı, hazinesini götürmeyip millete bıraktı" yalanını çürüten gerçekler

1-TBMM Gizli Oturum Tutanaklarında Vahideddin.
2- G. Jeaschke'nin "Kurtuluş Savaşı ile İlgili İngiliz Belgeleri" ve "Türk Kurtuluş Savaşı Kronolojisi"ndeki yalan, yanlış vs. uydurmalarıyla Vahideddin'in kaçışına ilişkin gerçeğe aykırı iddialar



Rıza Nur ve K.Karabekir'in, Atatürk'e karşı söylem ve eylem birliği


27 Mayıs 1960 Askeri Müdahalesi - Amerika


19 Mayıs

"Üçler Misakı" nedir?
Milli mücadele tarihimizde nasıl bir yere sahiptir?
Kimler tarafından imzalanmıştır?
Kimler tarafından; ne zaman ve nasıl çarpıtılmıştır?



Üçler Misakı - Milli Mücadele Kararı - Fevzi Paşa, Cevat Paşa, Mustafa Kemal Paşa
19 Mayıs Devlet Operasyonu , "Erenköy Konseyi" uydurmaları ve karartılan "üçler misakı" gerçeği...



Osmanlı Devleti l. Dünya Savaşı'na niçin ve nasıl girdi?


l. Dünya Savaşı'nda, gizli anlaşmalar ışığında; İttihat-Terakkiı, Atatürk ve Almanya arasındaki ilişkiler, çelişkiler, çatışmalar


Müttefik sanılan Alman İmparatorluğu'nun Osmanlı İmparatorluğu'nu sömürgeleştirme ve parçalama planları


Atatürk'ün "Türk Tarih Tezi"
Mezopotamya, Anadolu ve Avrupa'da varolmuş Türk medeniyetleri



30 Ağustos Zaferi


Lozan Antlaşması'na yönelik iftiralara, çoğunu ilk kez göreceğiniz, özgün belge ve bilgilerle yanıtlar



İngiliz meclisi Lozan'ı onaylamak için niçin yaklaşık 1 yıl bekledi?

12 Eylül'ü öven Nazlı Ilıcak da yargılanacak mı?

Bilindiği gibi iddia edilen ‘Ergenekon Terör Örgütü’ (ETÖ) yargılamasının önemli bir başlığını bu örgütün ‘basın ayağı’ oluşturuyor. İddia şu; “ETÖ, 2002’den itibaren AKP iktidarını askeri darbe yoluyla devirmek için çeşitli girişimlerde bulunan bir örgüttür. Bu girişimlerin başarıya ulaşması için de basın kullanılmıştır.” Bu iddia çerçevesinde, çok sayıda gazeteci, ETÖ yargılaması kapsamında cezaevinde bulunuyor. Bu yazıda ETÖ’nün var olup olmadığı, gerçekten ortada AKP’ye karşı bir darbe girişimi bulunup bulunmadığı gibi tartışmalara girmeyeceğiz. Sonuçta ortada bir iddia ve bu iddia doğrultusunda tutuklu yargılanan gazeteciler var, bu gazeteciler savunmalarında darbe girişimlerine destek vermediklerini yaptıklarının gazetecilik faaliyeti olduğunu söylüyor, savcılar da aksini iddia ediyor. Bu bir kenarda dursun.

BASIN YOLUYLA DARBEYE ZEMİN HAZIRLAYANLAR

Öte yandan, önümüzde bir başka ‘darbe yargılaması’ var. Üstelik bu girişim falan değil dünya darbeler tarihinin gördüğü en kanlı, en gaddar, en vahşi darbelerden biri; 12 Eylül… Faili belli; öyle ETÖ gibi varlığı tartışmalı bir gizli yapı falan değil, anlı şanlı TSK… Öyle üç beş subayın maceracı hareketi falan da değil, emir komuta zinciri içinde NATO’dan onaylı, planlı programlı ‘dört başı mamur’ bir darbe… Peki, şimdi şu soruların tam zamanı değil mi? Biz “ETÖ bir darbe soruşturmasıysa burada gazetecilerin ne işi var” diye sorduğumuzda bize verilen yanıt; “Her darbenin, darbe girişiminin bir medya ayağı vardır, bunlar da ETÖ girişiminin medya ayağı” deniyordu. O halde şimdi soralım; madem her darbenin bir medya ayağı var buyurun size 12 Eylül darbesinin medya ayağı… Üstelik öyle gizli ve doğruluğu şaibeli ‘darbe günlüklerinden’ falan değil, öncesiyle sonrasıyla açık açık verilen destekten darbe için kamuoyu oluşturma çabasından söz ediyoruz. Şimdi 12 Eylül darbesiyle hesaplaşıyorsunuz ya madem öyle gelin bunu derinleştirelim 12 Eylül’ün medya ayağıyla da hesaplaşalım. Hem bu bahsettiklerimiz öyle 95 yaşında öyle bir gözü toprağa bakın insanlar da değil. Her gün gazetelerde, her akşam televizyonlarda, 12 Eylül zihniyetinin kanlı canlı temsili olarak arz-ı endam etmeye devam ediyorlar. Yargılamaları istenirse adları adresleri belli. Haydi başlayalım...

BİR NUMARALI SANIK: NAZLI ILICAK

Gerçek bir 12 Eylül yargılaması yapılıp bunun basın ayağı da konu edilirse, 12 Eylül basın davasının bir numaralı sanığı da olsa olsa Nazlı Ilıcak olur sanırız. Zira bakın daha 1978’den başlayarak Ilıcak nasıl darbe çağrıları yapmış ve darbe olunca da onu nasıl coşkuyla selamlamış. Ilıcak’ın darbeciliğinin ilk belgesi, 17 Aralık 1978’den… Bilindiği gibi 12 Eylül bir gecede yapılmadı. Darbeci generaller, önce zemin hazırladılar, sonra sıkıyönetimlerle askerin toplumdaki etkisini adım adım artırdılar ve 12 Eylül günü nihai vuruşu yaptılar. Aralık 1978’de 13 ilde sıkıyönetim ilan edildi ve bakın Ilıcak’ın başyazarı olduğu Tercüman gazetesi ne yazdı: "13 ilde sıkıyönetim yürürlüğe girdi. Huzura susamış milletimiz yürekten sesleniyor: Merhaba asker...”

‘YIPRANACAKSA ORDU DEĞİL İKTİDAR YIPRANSIN’
Ilıcak’ın 12 Eylül öncesi darbeye zemin hazırlama faaliyetleri ‘merhaba asker’ diyip sıkıyönetim komutanlarının önünde selam durmaktan ibaret değil. Ilıcak, bu tarihten sonra darbeye zemin oluşturma faaliyetlerine köşe yazılarıyla tam gaz devam ediyordu: “Bir, iki, üç... Ama bir gün gelir ordu, madem tek başına beceremiyorsun, şöyle çekil kenara çekil de gölge etme deyiverir.” (17 Haziran 1979, Tercüman) “Bırakalım ikinci sınıf meselelerle hükümet uğraşsın, halkta antipati doğacaksa, o üzerine çeksin. Yıpranacaksa ordu değil, siyasi iktidar yıpransın. Zira iktidarların alternatifi her zaman bulunur ama silahlı kuvvetlerimiz tek ve alternatifsizdir.” (8 Aralık 1979)

MUHTIRAYA ÖVGÜ
Türk Silahlı Kuvvetleri, 27 Aralık 1979’da, Cumhurbaşkanı Fahri Korutürk’e, Genelkurmay Başkanı Kenan Evren imzalı bir mektup yollamış ve ekinde de kuvvet komutanlarının hepsinin imzasını taşıyan bir muhtıra vermişti. Muhtıra 2 Ocak 1980’de Korutürk tarafından kamuoyuna açıklandı, ardından 24 Ocak kararları geldi. Türkiye doludizgin darbeye doğru giderken bakın Nazlı Ilıcak, muhtıraya nasıl methiyeler düzüyordu: “Türk Silahlı Kuvvetleri’nin er geç müdahale edeceğini bilmeyen yok gibiydi... İnönü’nün 1960 öncesi sarfettiği bir cümleyi hatırlatalım: ‘Şartlar tamamlanınca ihtilal meşru olur.’ (...) Anarşi, halkta bir otorite özlemi yaratmıştı. Nitekim sıkıyönetim birçok kesimde sevinçle karşılandı.”

YARGISIZ İNFAZLARIN VE FAŞİZMİN BAŞSAVUNUCUSU

Ülke darbeye giderken, devrimcilere yönelik yargısız infazlar yoğunlaşmış, DİSK yöneticileri tutuklanmış, sıkıyönetimle birlikte faşist uygulamalar yaygınlık kazanmıştı, Nazlı Ilıcak o günlerde bütün bu uygulamaların baş savunucusuydu, yargısız infazlara tepki gösterilmemesini ‘teröristler kurşunlanarak öldüğü vakit ses çıkarılmaması’ olarak yazıyor ve olumluyordu: “Deniz Gezmiş’in fakülteye iadesi, anarşistlerin affı, TÖS’e sonra TÖB-DER’e gösterilen müsamaha MİT’in yıpratılması, Kontrgerilla tartışması, 1 Mayıs’ların teşviki... Devlet işte böyle zaafa düşürülmüştür. ‘Misak-ı Milli’ hudutlarına nasıl sahip çıkılacağını bilmeyen bir münevver topluluğunun gafleti ve ihaneti bahis konusudur. Hoşgörünün hudutları iyi çizilmemiş, muhtemel tehlikeleri işaret eden bir avuç aydın, gericilikle damgalanmıştır...
 
Bugün yavaş yavaş gerçekler görülmekte, devletin etrafında çeşitli kuruluşlar birleşmekte. Ecevit’in 1 Mayıs’ta taşınan pankartları, söylenen marşları kınaması, tutuklanan DİSK yöneticilerine hemen hemen kimsenin sahip çıkmaması, sıkıyönetim komutanlarının kararlarının geniş kesimlerce desteklenmesi, Kızıldere olaylarını mesele yapanların, teröristler kurşunlanarak öldürüldüğü vakit artık ses çıkartmaması, bir ilahi tesadüf değildir.”

FATSA’DA SEÇİLMİŞ BAŞKANA MÜDAHALENİN BAYRAKTARI

Herkesin malumu üzere 12 Eylül darbecilerinin, darbeye meşruiyet kazandırmak için kullandıkları en önemli argüman, Türkiye’nin ‘kurtarılmış bölgelere’ ayrıldığı, buralara güvenlik güçlerinin giremediği argümanıydı. Burada da baş hedef Fatsa’da devrimcilerin yerel seçimleri kazanarak demokratik yollardan belediyede iktidara gelmiş olmasaydı. Kenan Evren darbe sonrasında bu görüşünü “Biz gelmeseydik Fatsa’dakiler gelecekti” diye ifade etmişti. Hatta dönemi inceleyen pek çok ciddi tarihçiye göre, 12 Eylül darbesi TSK’nin 8 Temmuz 1980’de Fatsa’ya karşı giriştiği ‘nokta operasyonu’ ile başlamıştı. 12 Eylül’ün ‘medya ayağında’ görevli olduğu anlaşılan Ilıcak bakın bu operasyondan sonra neler yazıyordu: “Hem Türkiye’de kurtarılmış bölgelerin mevcudiyetinden yakınacaksın hem de TSK’nın önderliğinde girişilen harekatı kınayacaksın. … Komünizmin kızılına değil, bayrağın alına sevdalılar için Fatsa’da olay vardır. İstiklal Marşı’nı Enternasyonal’e tercih edenler için olay vardır. ‘Ben ezelden beridir hür yaşadım hür yaşarım / Hangi çılgın bana zincir vuracakmış şaşarım’, diyenler için Fatsa’da olay vardır ve elbette devlet kuvvetleri Fatsa’ya girecektir.” (13 Temmuz 1980, Tercüman)

‘DGM’LER KURULSUN! 141-142 İŞLETİLSİN!’

Sıkıyönetim altındaki faşist uygulamalar giderek yaygınlaşsa da bunlar Ilıcak’ı kesmiyordu. Ilıcak, toplumsal muhalefete karşı ancak açık faşizmin ilanıyla uygulanabilecek çok daha sert önlemler istiyordu: “Bugün Atatürk’ün hayal ettiği noktadan çok uzaktayız. Sadece demokrasi değil, vatanın bölünmez bütünlüğü de tehlikede. Yetkililer gaflet, hatta dalalet içindeler... Yüzlerce kişi tutuklanıyor; aralarında ceza görenler ise çok az. Neden işler bu kadar uzuyor? Savcı adedi mi, hakim adedi mi eksik, yoksa mahkemeler mi yetersiz?
-Devlet Güvenlik Mahkemeleri neden kurulmuyor?
-Anayasanın olağanüstü hallerle ilgili 123. maddesine neden işlerlik kazandırılmıyor?
-Anayasa Mahkemesi hâlâ 141-142. maddeler hususunda kararını bildirmedi. Değerli üyeler daldıkları kış uykusundan acaba ne zaman uyanakcaklar?
-Evren Paşa, tedbir tasarısı kanunlaşsın diye bir çağrıda bulunmuştu. Üzerinden aylar geçti, tasarı Senato’da tıkanıp kaldı.
-Sıkıyönetimin daha etkili olmasını sağlayacak kanun niçin ele alınmıyor?
(...) İdealist bir avuç gerillacı karşısında, ülküsünü kaybetmiş, cesaretini kaybetmiş kitleler yenilgiye mahkumdur”
 
12 MART’IN İŞKENCECİSİNE SİPER OLDU

Yukarıdaki alıntılardan görüldüğü gibi Ilıcak, darbe günleri yaklaştıkça yazılarındaki şiddetin dozunu artırıyor, daha coşkulu darbe çağrıları yapıyordu. Ilıcak, son alıntıladığımız yazıdan üç gün sonra işi 12 Mart’ı ve 12 Mart’ta Kadıköy’deki Ziverbey Köşkü’nü kontrgerilla karargahı olarak hazırlattığını bizzat itiraf eden işkenceci Faik Türün’ü savunmaya girişiyordu: “Yılanın başının daha yeni canlanırken ezilmesine fırsat verilmedi. Terör ile mücadele kanunları o pek aydın ve saygın çevrelerce istenmedi. 12 Mart döneminin başarılı uygulaması, faşizm olarak karalandı... O devrin hakim ve savcılarına ‘kusurlu’! görüldükleri için, bu defaki sıkıyönetimde görev verilmedi. Faik Türün “aleme karşı zalim” diye halka tanıtılırken, teröristler affa uğradı...”

KIZIL AHTAPOTA KARŞI DARBE ÇAĞRISI
Ilıcak, üç gün sonra darbenin öngününde, faşizme, kontrgerillaya ve sıkıyönetim paşası Faik Türün’e karşı mücadele edenler hakkında şunları yazıyordu: “Kızıl ahtapotların kolları ülkemizi yavaş yavaş sarıyor. Ve hâlâ at gözlüğü takanlar, faşizmin tırmanışından söz ediyor. Faik Türün’ü faşistlikle mi suçluyorsun, MİT’e kontrgerilla damgasını mı vuruyorsun, devlet teröründen mi bahsediyorsun, işkence iddiaları ile yeri göğü inletiyor musun, faşizm geliyor diye yaygarayı mı basıyorsun… Geç kardeşim uzatma o eli bana, çünkü o el kızıl ahtapotu boğmak yerine onu besliyor. Ben o kirli eli sıkmam.”

DARBEDEN SONRA DA TAM DESTEK

12 Eylül’ün ‘medya ayağı’nın bir numaralı sanığı olması gereken Nazlı Ilıcak’ın darbe yanlısı faaliyetleri darbeden sonra da tam gaz sürdü. Ilıcak’ın darbeden hemen sonra yazdıkları da birer ibret vesikası niteliğinde ve eğer darbeye basın yoluyla destek bir suçsa, yargılamanın konusu olması gerektiği net: “Birkaç gündür 12 Eylül Harekâtı ile 27 Mayıs'ın mukayesesi yapılıyor ve hemen herkes birincisinin üstünlüğünü ortaya koyuyor. Biz bu konuda tarafsız olamayız. Çünkü 27 Mayıs mensup bulunduğumuz Demokrat Parti camiasına karşıydı. Hâlbuki 12 Eylül'de açıklanan hedeflerle, yıllardır bizim yazdıklarımız arasında geniş bir mutabakat mevcuttur. Anayasa ve Seçim Kanunu'nun değiştirilerek Türkiye'nin istikrarlı bir yönetime kavuşturulması; yasama, yürütme ve yargı organları arasındaki çatışmanın son bulup, kuvvetler arasında dengenin teessüs etmesi, devletin bütün müesseselerinin ahenk içinde çalışması... Terörün kökünün kurutulması, hürriyetlerin istismarından, can kaygısından arınmış, gerçek bir demokrasinin kurulması.
 
Aslında açıklanan hedeflerle, sadece biz değil, kavgadan bezmiş, terörden yılmış kamuoyunun büyük bir bölümü, Sayın Demirel ve arkadaşları da mutabakat halindedir. Şimdi bütün mesele, tespit edilen gayelere nasıl ve ne kadar sürede ulaşılacağıdır. Ümidimiz, memleketemizin, birlik ve beraberliğimizin son şansı olan Türk Silahlı Kuvvetler Harekatı’nın başarıyla neticelendirilmesidir.” (16 Eylül 1980, Tercüman)

12 EYLÜL DARBE DEĞİL, MEŞRU MÜDAFA

İki gün sonra ise ise 12 Eylül’ün bir darbe olmadığını ileri sürerek, darbeyi meşrulaştırma girişiminde bulunuyor: “12 Eylül bir darbe değildir, diyen Orgeneral Kenan Evren’e tamamiyle katılıyoruz. 12 Eylül ne bir darbedir, ne de bir ihtilâl.” (18 Eylül 1980, Tercüman) Ilıcak’tan daha çok örnek vermek mümkün ama diğer darbecilere de geçmek lazım, son olarak 12 Eylül’ün meşruiyetini vurguladığı satırlarına yer verelim: “12 Eylül’ün gerekçesi haklıdır; 12 Eylül terörden bezen halkın meşru müdafaaya geçtiği gündür”. (16 Ekim 1980, Tercüman)

Sanığın savunması

‘İroniden anlamayan nesiller’ için önce bir açıklayalım, bizim hiçbir gazetecinin yazdıklarından dolayı yargı önüne çıkarılması gibi bir talebimiz yok. Bu yazıda kullandığımız ‘sanık’ vs. gibi tanımlamalar tamamen ironik bir anlam taşıyor. Öte yandan, ETÖ davasında tutuklu bulunan onlarca gazeteci için “onlar gazeteci değil, darbeci” diye yazılar döşenen Ilıcakgillerin, 12 Eylül darbesindeki rollerini ortaya dökmek de görevimiz. Aslında Ilıcakgillerin tutarlılık gereği hazır AKP 12 Eylül’le ‘hesaplaşıyor’ ve kendileri buna alkış tutuyorken, mahkemeye gidip 12 Eylül’ün medya ayağı olduklarını kabul etmeleri ve yargılanmayı talep etmeleri gerekirdi. Oysa Ilıcak, bunun yerine savunmaya geçmeyi tercih etti. Her ne kadar Ilıcak ETÖ davasından içeride bulunan gazetecilerin savunmalarını hiçbir şekilde görmese de, biz onun Sabah gazetesindeki köşesinde yaptığı ‘savunmasına’ değineceğiz tabii bizim de söyleyeceklerimiz olacak.

NERDE ILICAK’I SANSÜRLEYECEK BABAYİĞİT

Ilıcak savunmasını, tamamını 12 Eylül’den sonra yazdıkları üzerine kuruyor ve yazılarının içine eleştiriler de koyduğu halde bunların çıkarıldığını öne sürüyor: “Ama zaman zaman eleştiri sözlerim çıkarılıyor, sadece lehteki ifadeler yazıda kalıyordu.” Birincisi, başyazarı olduğu Tercüman gazetesinde, Nazlı Ilıcak’ın yazısını kafasına göre kesip biçecek babayiğit biraz zor bulunurdu. Ilıcak, kendi konumunu Doğan Medya’da boğaz tokluğuna çalışan haberleri kuşa çevrilen muhabirlere benzeterek suçlamalardan ‘yırtma’ derdindeyse hemen belirtelim ‘yemezler’. Zira, Nazlı Hanım, o yıllarda Tercüman gazetesinin sahibi Kemal Ilıcak’la evliydi ve patroniçe konumundaydı.

İkincisi, Ilıcak sürekli darbeyi destekler gibi görünmesinin o dönemdeki baskı ortamıyla ilişkili olduğunu söylüyor. Peki, soralım şu satırları Ilıcak’a silah zoruyla mı yazdırdılar: “12 Eylül, 27 Mayıs’ın hatalarını tekrarlamıyor. Bir siyasi parti paralelinde görünüp diğerini mahkûm etmiyor. Tabiî mahkemeler esnasında cayıp, olağanüstü mahkemeler kurdurmuyor. Kendi meşruiyetini, başkalarının mağduriyetinde aramıyor.” Ilıcak, sürekli olarak darbe döneminde üç ay tutuklu kaldığını vurguluyor oysa şunu iyi biliyoruz ki, ihtilaller-darbeler kendini evlatlarını da yer, Ilıcak’ı yemeseler bile yanağından hafif bir ısırık aldıklarını söyleyebiliriz bu da üç aylık mahkumiyet Ilıcak’ı kesinlikle temize çıkarmaz. Üstelik bir bu yazıda esas olarak, Ilıcak’ın darbe öncesi, darbeye zemin hazırlama faaliyetleri üzerinde durduk. Burada alıntı verdiğimiz yazılardan sadece ikisi darbe sonuna diğer 10’u, 13 ilde sıkıyönetim ilanından başlarayarak darbe öncesine ait. Ilıcak’ın savunmavari köşe yazısında hiç bu yazılardan hiç bahis yok. Ilıcak, darbeye gidilen günlerde işkenceci Faik Türün’ü, 141-142’yi, DGM’lerin kurulmasını, sıkıyönetimi, TSK’nin siyasete müdahalelerini nasıl savunduğunu da bir anlatıversin... Ordu muhtıralar verirken, DİSK’i, TÖB-DER’i, POL-DER’i, CHP’yi nasıl hedef gösterdiğini, orduya nasıl harekete geçme çağrıları yaptığını da anlatıversin bir zahmet... 09-04-2012

 Kaynak: http://www.muhalifgazete.com/35339-12-Eylulu-oven-Nazli-Ilicak-da-yargilanacak-mi.htm

  
2053 kez okundu

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın
Site Haritası
KİTAP ÖNERİLERİ
Prof.Dr. Cihan Dura, Sömürgeleşen Türkiye


Prof.Dr. Cihan Dura, Ataname


Mustafa Yıldırım, Sivil Örümceğin Ağında
(AB-D Tarafından Yerli İşbirlikçileri ile Kuşatılan Türkiye) 


M.Emin Değer, Oltadaki Balık Türkiye


Ali Tayyar Önder, Türkiye'nin Etnik Yapısı


Barış Pehlivan, Barış Terkoğlu, Sızıntı


Barış Pehlivan, Barış Teroğlu, Metastaz


Alev Coşkun, Tarihi Unutmamak


Prof.Dr.Emre Kongar, 21. Yüzyılda Türkiye


Prof.Dr.Emre Kongar, Yakın Tarihimizle Yüzleşmek


Rıza Zelyut, Osmanlı'da Oğlancılık


Merdan Yanardağ, Türkiye Nasıl Kuşatıldı?


Prof.Dr. Sina Akşin, Yakın Tarihimizi Sorgulamak


Nurten Arslan. Küçük Anılarda Büyük Sırlar, 5 cilt
Biyografik Roman Tarzında Atatürk ve Yakın Tarih


Soner Yalçın, Samizdat


Soner Yalçın, Saklı Seçilmişler


Erol Toy, O'na Katılmak, Dünden Yarına Türkiye Cumhuriyeti


Prof.Dr. Afet İnan, Medeni Bilgiler ve M.Kemal Atatürk'ün El Yazıları


Bernard Lewis, Modern Türkiye'nin Doğuşu


Laik, Demokratik, Hukuk Sevleti Türkiye Cumhuriyeti'ni Ortadan Kaldırmaya Yönelik İç ve Dış İrticai Örgütler


Prof.Dr. İlber Ortaylı, Zaman Kaybolmaz


Prof.Dr. İlber Ortaylı, Gazi Mustafa Kemal Atatürk


Süleyman Duman, Kütahya-Eskişehir


Anılarla Mayıs 1970 - Ocak 1975 Astsubay ve Eşlerinin Hak ve Adalet Arama Mücadeleleri
Yazar: Abdullah İnaler


Cengiz Özakıncı, İblisin Kıblesi
(Türkiye'nin Üniter ve Laik Yapısını Hedef Alan AB-D
Bunun için neler yaptı?
Belgeleriyle Tarihe Tanıklık Edeceksiniz)


Cengiz Özakıncı, Türkiye'nin Siyasi intiharı Yeni - Osmanlı Tuzağı
(Bugün Olanları, Yarın Olabilecekleri, Tarihi Benzerlikleri, Belgeleri ile Anlatmakta Olan Bir Eser)


Cengiz Özakıncı, Kalemin Namusu, Türk Savun Kendini


Ali Tayyar Önder, Türkiye'nin Etnik Yapısı


Ali Tayyar Önder - Türkiye'nin Etnik Yapısı ve Açılım


Cengiz Özakıncı - İblisin Kıblesi Kitabına Ait Program


Prof.Dr. Necati Demir ile Türk Tarihi Üzerine 19 Mayıs Programı-1


Prof.Dr. Necati Demir ile Türk Tarihi Üzerine 19 Mayıs Programı-2


Cengiz Özakıncı:Türkiye Cumhuriyeti'nin Yerli ve Milli Kökleri


Cengiz Özakıncı:1989 Sonrası Türkiye’de Küreselci Emperyalist Operasyonlar.
Dersim iftiraları-Kanal İstanbul, Monrö Bağlantısı-Atatürk ve Laikli İlkesine Yönelik Psikolojik Harekat Nasıl ve Neden Başladı

Cengiz Özakıncı: ABD’de Ulusal Demokratik Cumhuriyet’in Temelleri
Amerika'da okullarda öğrencilere okutulan Ulusal Ant
- Atatürk'ün Eğitim Sistemi


Amerikan Ulusal Andı

"Pledge of Allegiance - Brody Middle School"



Türkiye'de "Öğrenci Andı" Pkk ile Açılım Döneminde Kaldırıldı.13.10.2013
Prof.Dr. Erol Manisalı: Amerika'nın yürüttüğü karşı devrim


GENÇLİĞE HİTABE
Analiz

AKP-BDP çatısı altında Türkiye Cumhuriyeti’ni dönüştürmeye çalışanlar, 18 yıl önce (1993-1994) Kürt-İslam çizgisindeki Yeni Zemin’de örgütlenmiş... 3.6.2011-Yeniçağ 
https://www.yenicaggazetesi.com.tr/-51438h.htm
Yeni Zemin Dergisi Konu Başlıkları:
https://katalog.idp.org.tr/dergiler/610/yeni-zemin



Yıl 1993; Sayın Recep Tayyip Erdoğan (Refah Partisi İstanbul İl Başkanı, MKYK Üyesi) Sayın Bülent Arınç (Refah Partisi MKYK Üyesi) ve Sayın Mehmet Metiner (Yeni Zemin Dergisi Genel Yayın Yönetmeni).


Yıl 1993; Sayın R.Tayyip Erdoğan, Bülent Arınç ve Mehmet Metiner birlikte bir açık oturumda


Türkiye'nin siyasi yapısının islami yönde değiştirilmesini temel hedef edinmiş Yeni Zemin Dergi Yazarları, TSK yapısının değiştirilmesini de misyon edinmiş.

Aynı zamanda eyalet, hilafet gibi söylemlere sahip Em.Tuğg. Adnan Tanrıverdi 15 Temmuz 2016 sonrası TSK'da yaptırdığı değişiklikleri sıralıyor:


İçişleri Eski Bakanı Sadettin Tantan'ın HÜDA PAR ve Hizbullah Tespitleri