Hasan ERDEN: Haçlı savaşında Müslüman’a karşı tasavvuf nasıl kullanılıyor? İslam düşmanı güç odakları, İslam dünyasına karşı geliştirdikleri soğuk savaş stratejilerinde, Müslüman kitleleri en çok etkileyen dinamikleri kullanmışlardır ve bu dinamiklerden Tasavvufa ve tarikatlara büyük önem vermişlerdir. Örneğin L.Massignon, Fransız asıllı bir Katolik misyoneridir. Aynı zamanda da misyoner cemiyetlerinin ruhanî lideridir. Mısır ve Şam ilim akademilerinin üyeliklerinde bulunmuştur. Araştırmalarını tasavvuf üzerinde yaygınlaştırmıştır. Bağdat’a gitmiş, Kahire’ye yerleşmiştir. 1909’dan itibaren El Ezher’de, bir Ezherli kıyafetiyle derslere girmiş, Hicaz, Kudüs, Halep, Şam ve İstanbul turları yapmıştır. 1922’de kendisine doktora unvanı verilmiştir. İslam’da Sufi Şehid Hallac adlı eseri vardır. (1) Tasavvuf, Amerikan sömürgeciliğinin Türkiye topraklarında faaliyette bulunan en önemli unsurları olan Hıristiyan Misyoner örgütlerinden Amerikan Board tarafından da programa alınmıştır. Bu misyoner örgütü, 1960’lı yılların sonunda Türk halkına karşı faaliyetlerde sofiliği kullanmak amacıyla ‘tasavvuf’ kitapları yayınlamıştır. Amerikan Board’ın İstanbul’da faaliyette bulunan yayınevi Redhouse, “Tasavvuf Aleminden Simalar Serisi”nin editörlüğünü, Amerikan Bord Neşriyat’ın çevirmenlerinden Sofi Huri’ye vermiştir. Sofi Huri, 1940’lı yılların sonlarında Amerikan Bord için pek çok kitap çevirmiş, Misyoner yayınevinin ‘kadrolu çevirmeni’ konumuna gelmiştir. Dizide “Hallac-ı Mansur” kitabı Sofi Huri’nin çevirisiyle 1969’da Amerikan Bord Neşriyat tarafından yayınlanmıştır. Yayınevinin adı 1969’dan sonra Redhouse olarak değiştirilince tasavvuf dizisi yine Amerikan Bord’a ait Redhouse yayınlarında sürdürülmüştür.(2) TASAVVUF VE TARİKATLAR CIA’NİN İLGİ ALANINA NASIL GİRMİŞTİR? ABD’nin, Sovyetler’i parçalamak üzere geliştirdiği stratejilerde, Sovyet topraklarındaki Müslüman ülkelerin kontrol edilmesini sağlamak için İslami tasavvuf gruplarına ve tarikatlara CIA ile nüfuz etmeye önem ve öncelik verilmiştir. Özellikle Afganistan’da tasavvuf ağırlıklı cihat grupları ABD tarafından desteklenmiş ve yönlendirilmiştir. Bu dönemde tasavvuf grupları ve tarikatlar üzerinde çalışanlardan Eski CIA şeflerinden Paul Henze, Türkiye ile ilgili yazdığı bir raporda şöyle demiştir: “Eski Sovyetler’de püriten Vahhabi doktrinler, kirlenmeye ve materyalizme karşı panzehir olarak yaygınlaştı. Bunların Soğuk Savaş sonrasındaki demokratik düzenlerde nasıl bir tavır alacakları henüz belli değil.(...) Said-i Nursi’nin öğrencileri olan Nurcular, bilim, modern bilgi ve ciddi modern eğitimin, geleneksel olarak İslam’da bulunduğunu savunuyorlar. (…) Türkiye’nin doğusunda ve kasabalarında yaygın olan Nakşibendiler, eski Sovyetler’de ve İslam dünyasında oldukça güçlüdürler. Gerici değillerdir. Nakşibendiler, eski Sovyetler’deki bağımsız Türki cumhuriyetlerde ortaya çıkan girişimci sınıflar için doğal bir bağlantı noktası işlevini görmektedirler.” (3) İSLAMİ CEMAATLERLE İLGİLENEN FULLER: 40 YILDIR TESBİH ÇEKİYORUM İslami tarikatlar ve cemaatler üzerinde en çok araştırma yapan Amerikalılardan birisi, CIA görevlisi olarak uzun yıllar Türkiye’de çalışan ve “Ilımlı İslam” teorisinin de mimarlarından olan Graham Fuller’dir. 1990’lı yıllarda ABD hükümetine verdiği gizli raporda “Amerika Türkiye’deki tarikatları desteklemelidir” demiştir. Yaklaşık 40 yıl boyunca Türkiye’de tarikatlar ve cemaatlerle yakından ilgilenen Fuller’in “40 senedir tesbih çekiyorum” sözü meşhurdur. (4) “Graham E.Fuller’in Türkiye’deki Nurculuk araştırmalarını RAND üstünden para ile destekleyen Earhart Foundation, yılda 2 milyon dolar verirken, tek tek profesörlere yılda 100 biner dolar ödemektedir.” (5) CIA: TASAVVUF İTAATİ ÖĞRETİR SOFİLİĞİ KULLANMALIYIZ” 2003 yılının Ekim ayında Washington'da düzenlenen "Tasavvufu ve Amerikan politikasındaki potansiyel rolünü anlamak'' başlıklı panelde, Amerika’nın İslam dünyasına karşı başarı sağlayabilmesi için tasavvuf felsefesine yönelmesi önerilmiştir. ABD’nin önde gelen düşünce kuruluşlarından Nixon Merkezi tarafından, bu kuruluşun yerinde düzenlenen, Zeyno Baran'ın yönettiği panelde Amerika’nın, İslam dünyasına yönelik politikalarında tasavvufu ve tarikatları nasıl kullanması lazım geldiği tartışılmıştır. Panele, Yahudi asıllı stratejistlerden Tarihçi Bernard Lewis ve ABD'de Nakşibendi lideri olarak bilinen Şeyh Muhammed Hişam Kabbani katılmıştır. (6) Tarihçi Lewis, tasavvufun ABD stratejileri ve politikaları açısından önemine dikkat çeken konuşmasında "tasavvufta, Tanrı'nın eşit olarak kilisede, camide, sinagogda olmasının kabul edildiğini" iddia etmiştir. Lewis’in, sofiliği İslam’dan başka sanki Hıristiyanlığı ve Yahudiliği de kapsıyormuş gibi gösteren bu değerlendirmesi, üç dini birleştirmeyi hedefleyen sömürgeci stratejilere tasavvufun nasıl uydurulmağa ve biçimlendirilmeğe çalışıldığını ortaya koyuyor. Panelde konuşan Şeyh Kabbani de "ABD başarıya ulaşmak istiyorsa, tasavvufçularla çalışmalıdır" demiştir. Tasavvuf felsefesine göre, başındaki liderden memnun olmayan halkın, sultanla savaşma yoluna gitmesinin yasak olduğunu ileri sürerek, sofiliğin insanları itaate alıştırdığına dikkat çeken Kabbani, "Amerika bu durumda ne yapmalı? Tasavvuf felsefesiyle yönetilen halk, rejim ona ne derse ona göre hareket edecektir.” diye konuşmuştur. 1991 yılında Amerika’da Sufi Nakşıbendi Vakfı'nı kuran ve o dönemden beri bölgede 30 sufi merkezi açan Kabbani, Washington'un, herkesin kolay kolay giremediği think-tank salonlarında üstünde cübbesi, başında sarığı ve uzun sakalıyla bir Nakşibendi şeyhi olarak serbestçe gezebilen bir kişidir. Örneğin; ABD stratejilerinin belirlenmesinde büyük rol oynayan Uluslararası ve Stratejik Araştırmalar Merkezi/CSIS’ın İslam dünyasıyla ilgili toplantılarında hazır bulunmaktadır. (7) “SUFİLER ABD’NİN İŞBİRLİĞİ YAPABİLECEĞİ ORTAKLARDIR” CIA’ye bağlı çalışan Araştırma kuruluşu RAND Corporation tarafından 2003 yılında yayımlanan ve Cheryl Benard’a hazırlattırılan “Sivil Demokratik İslam: Ortaklar; Kaynaklar ve Stratejiler” başlıklı raporda “Sufiler” başlıklı bir bölüm bulunmaktadır. Bu bölümde Afganistan ve Irak gibi köklü tasavvufi geleneklere bağlı ülkelerde tasavvufun gücüne ve entellektüel potansiyeline dikkat çekilmiştir ve “Sufizmi güçlendir. Sufi geleneğin, tarihlerinin parçası olduğuna inandır. Sufi öğretileri müfredatlara sok.” denilmiştir. (8) Yine CIA’ye bağlı kuruluş "RAND Corporation"un 2007 tarihinde Angel Rabasa, Cheryl Benard, Lowell H. Schwartz ve Peter Sickle adlı araştırmacılara hazırlattığı “Ilımlı Müslüman Ağları İnşası” (Building Moderate Muslim Networks) başlıklı raporda da “sufiler” (tasavvuf ehli gruplar) ABD çıkarları için işbirliğine açık “Potansiyel Ortaklar” olarak nitelendirilmiştir. (9) Sözkonusu raporlarda yer alan tasavvufla ve tasavvufçu gruplarla ilgili ABD yönetimlerine yapılan tavsiyeler, İslam dünyasında pratikte nasıl ve ne kadar uygulamaya konulmuştur? Araştırmacı Yazar Dr. Hayati Bice’nin araştırmasında bu soruya cevap olabilecek bazı örnekler buluyoruz. SİSTEME DİRENİŞİ TASAVVUFLA KIRMAK İÇİN PROGRAMLAR Dr. Hayati Bice, “Global Planlarda Tasavvuf” başlıklı araştırmasında (10), İslam dünyasına yönelik sömürgeci stratejilerinde, ülkelerde Müslüman kitlelerin kontrol edebilmesi için, sufi grupların tasavvuf hareketlerinin, nasıl kullanılmağa çalışıldığını şöyle anlatıyor: CNNTurk.com web sitesinde “Radikallerle mücadele için tasavvuf telkini” başlıklı ilginç bir haber yayınlandı. (11) “Cezayir'de radikal direnişçilerle mücadele için, hükümet tarafından tasavvuf düşüncesinin telkin edileceği”ni bildiren 8 Temmuz 2009 tarihli bu ‘ilginç’ haber şu şekilde devam ediyordu: “Polis baskınları, gözaltılar ve silahlı çatışmaların fayda vermediğini gören Cezayir hükümeti, radikal direnişçilere sufi yaklaşımı benimsetmeye çalışıyor. Cezayir Diyanet İşleri Bakanlığı' tarafından tasavvuf anlayışını kitlelere anlatmak üzere bir televizyon ve radyo kanalı kurulduğu belirtildi. “İslamabad aşırılara panzehir olarak tasavvufu görüyor” başlıklı bir diğer haber ise, konunun Pakistan (ve oradan hareket ile Afganistan) ile ilgili yönünü yansıtıyordu. Pakistan hükümetinin resmi açıklamasına göre yedi üyeden oluşan “Tasavvufi Danışma Kurulu” (Sufi Advisory Council) kurulmuş ve ilk toplantısını 9 Haziran 2009 günü Pakistan Din İşleri Bakanlığı’nda yapmıştı. Bu kurulun kuruluş hedefi de Cezayir’deki gelişmeye benzer şekilde ülkede tasavvufun yayılması ile aşırılık ve fanatizme karşı mücadele olarak belirlenmişti. “Tasavvufi Danışma Kurulu”nun tasavvufun mükemmelliğini tanıtmak için önder pozisyonundaki aydınları çaba sarfetmeğe davet etmesi de düşünülmekteydi. (12) “Tasavvufi Danışma Kurulu”nun Pakistan’daki faaliyet hakkında yapılan “Devlet Destekli Tasavvuf” ABD think-tankları Pakistan’da İslam'a devlet sponsorluğu için neden bastırıyor?” başlıklı ve ABD’de yaşayan –muhtemelen Pakistan kökenli- bir hukukçu olan Ali Eteraz imzalı yoruma göre, konunun oldukça derin kökleri vardı. “Tasavvufi Danışma Kurulu” öncülü olan ve General Müşerref döneminde “Milli Sufi Konseyi” adı ile bilinen teşekkülün bölgede artan Taliban etkisine karşı daha aktif hale getirilmesi maksadıyla yeniden organize ediliyordu. (13) SONUÇ Kısacası ABD sömürgeciliği, İslam dünyasına karşı savaşında Müslümanları etkileyen dinamiklerden tasavvufu Müslümanlara karşı kullanmağa çalışıyor. Tasavvuf gruplarını ve tarikatları kontrol altına alarak bu topluluklarla Müslüman kitlelerin Amerika’nın iradesine ve stratejisine tabi hale gelmesini hedefliyor. Türkiyemizde İslami cemaatlerden ve tarikatlardan bu tuzağa düşmeyen topluluklar elbette vardır. Ama sömürgeci stratejilerinin oyununa gelen cemaatlerin de maalesef bulunduğunu itiraf etmeliyiz. Cenabı Mevla gafletten uyandırsın ve basiret versin, diye dua etmekten başka onlara nasıl yardımcı olabiliriz? herden1950@hotmail.com Hasan Erden 25.07.2013 ___________________ (1) Ubeydullah Toprak, Emperyalizm’in Keşif Kolu: Oryantalizm, Şubat 2, 2007, http://herseyoyun.wordpress.com/ (2) Cengiz Özakıncı, Türkiye’nin Siyasi İntiharı Yeni Osmanlı Tuzağı, Otopsi, (3) Cengiz Özakıncı, United States Of İrtica 1945-1999 Soğuk Savaş Dönemi’nden Yeni Dünya Düzeni’ne Türkiye’de İrtica ve Emperyalizm, otopsi, 4. Basım, s: 145-146, Aldığı kaynak: Haluk Geray, “Yeni Dünya Senaryoları Ve Türkiye”, Cumhuriyet Gazetesi, 20.2.195) (4) Röportaj: Devrim Sevimay, Vatan Gazetesi, 1 Kasım 2004. (5) Mustafa Yıldırın, Sivil Örümcek Ağında, s: 373, A.K.: “Endowing the Right-wing Academic Agenda” Sara Diamond, caq, 38, s. 46-47 (6) Yeni Şafak Gazetesi, 26.10.2003 (7) http://arsiv.zaman.com.tr/2002/10/20/yazarlar/alihalitaslan.htm (8) Civil Democratic İslam: Partners, resources, and strategies , Cheryl Benard, RAND Corp; http://www.rand.org/pubs/monograph_reports/2005/MR1716.pdf (9) Building Moderate Muslim Networks, RAND Corp.; http://www.rand.org/pubs/monographs/2007/RAND_MG574.pdf (10) Dr. Hayati Bice, “Global Planlarda Tasavvuf”, http://www.haber10.com/makale/16375 (11) “Radikallerle mücadele için tasavvuf telkini” ; http://www.cnnturk.com/2009/dunya/07/08/radikallerle.mucadele.icin.tasavvuf.telkini/534142.0/ (12) Islamabad sees sufism as extremist antidote; http://www.presstv.ir/classic/detail.aspx?id=97382§ionid=351020401 13 State-Sponsored Sufism , Ali Eteraz; http://www.foreignpolicy.com/story/cms.php?story_id=4993 Kaynak: https://www.gunisigigazetesi.net/hacli-savasinda-musluman8217a-karsi-tasavvuf-nasil-kullaniliyor-makale,6324.html |
1214 kez okundu
YorumlarHenüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın |