• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • Site Haritası
  • https://www.facebook.com/index.php?stype=lo&lh=Ac8dWUoq1V36L4Hy
  • https://twitter.com/
Ö/K Facebook

Ö/K Twitter


Ö/K You Tube
Hava Durumu
Döviz Bilgileri
AlışSatış
Dolar32.486832.6170
Euro34.601234.7398
Saat
Takvim
GAZETE
Önce Kültür/Yazarlar
Gazeteler
Türkçe Müzik
Yabancı Müzik
Sinema
TV YAYINLARI
A24 Gayrimenkul

Tarih/Belgesel
İstanbul: Fatih Aldı, Vahdettin Kaybetti, Atatürk Kurtardı  


Bennett'in Mustafa Kemal'e Suikastle Görevlendirdiği İngiliz Ajanı Mustafa Sagir'in 1921'de Ankara'da Yakalanışı


Türk Devrimi'ne Karşı İngiliz Palavralarına Özgün Belge ve Bilgilerle Yanıtlar


II. Abdülhamid Dönemi'nin Bilinmeyenleri - 1. Bölüm


II. Abdülhamid Döneminin Bilinmeyenleri - 2. Bölüm


Harf Devrimi'nin Yerli ve Milli Kökleri, 1. Bölüm


Harf Devrimi'nin Yerli ve Milli Kökler-2


1945'ten Günümüze, Ulus-Devlet'e yönelik Etnik Bölücülüğe Meşruiyet Sağlayan İç ve Dış Odaklar


Küreselci Emperyalizmin Ulus Devlet Düşmanlığı, Etnik bölücülük ve Tek Dünya Devleti Düşleri


"Hilafet İngilizlerin İsteğiyle Kaldırıldı" Yalanını Çürüten Belgeler-1


"Hilafet İngilizlerin İsteğiyle Kaldırıldı" Yalanını Çürüten Belgeler-2


Atatürk'e ve Türk Tarih Tezine Kafatasçı Irkçılık Suçlaması Yapanlara Yanıt


Belgelerle 1925 Şeyh Said İsyanı
Musul Sorunuyla İlgisi | 1924 Ağustos Nasturi Ayaklanması l Şeyh Said İsyanı ve Hilafet |Türk Ordusu İçinde Örgütlenmiş Ayrılıkçı Kürt Kökenli Subaylar ve Gizli Azadi Örgütü | Seyit Abdülkadir ve Suçortaklarının İngiliz Ajan Mr. Templeton Olarak Tanıdıkları İstihbaratçıyla İlişkileri | Bastırılmasında Ordumuzun Yanında Yer Alan Bölge Aşiretlerinin Çabaları | Şeyh Said'in Hilafet Propagandasına Karşı, Adalet Bakanı Seyid Bey'in Onbinlerce Bastırılan Hilafetin Kaldırılması Konulu Kitapçığının İsyan Bölgesinde Dağıtılması | İsyancılardan Biri Bağırıyor: "Yaşasın Kürtlük!" İdamı İzleyen Diyarbakır Halkı Topluca Haykırarak Ona Yanıt Veriyor: "Yaşasın Cumhuriyet!" | Rauf Orbay: "Şeyh Said,.. 1914'te de Devlete Karşı İsyan Etmiş, Rus Konsoloshanesine Sığınmış, 1. Dünya Savaşı Arifesinde Rusya Hesabına Çalıştığı Sabit Olmuş, Müseccel (Sabıkalı) Bir Mahluktu.


Barzani aşiretinin emperyalizm ve siyonizm ile ilişkileri; Atatürk'e ve Türkiye'ye ve Türklüğe Düşmanlığı-1


Barzani aşiretinin emperyalizm ve siyonizm ile ilişkileri; Atatürk'e ve Türkiye'ye ve Türklüğe Düşmanlığı-2


"Ilımlı İslam" ve "Siyasal İslam" projesinin; belgeleriyle tarihsel kökenleri

- Türkiye'nin NATO'ya üyelik başvurusuyla ilgili gizli görüşme tutanakları
- Kimler neden ve nasıl Atatürk İlkeleri'ni hedef aldı?



31 Mart 1909 Asker Ayaklanması


Türkiye'ye yönelik psikolojik savaş yöntemleri



Milli Mücadele'ye Karaçalanlar 7. Bölüm:
Necip Fazıl Kısakürek ve Büyük Doğu dergisinde C.R.Atilhan, Nihal Atsız, Rıza Nur makaleleri.


Milli Mücadele'ye Karaçalanlar 8.Bölüm: 
"N.F.Kısakürek ve C.R.Atilhan'ın M.Kemal'e Suriye Cephesinde İngiliz Ajanlığı ve İhanet İftirası.

Amerikan Kültür Emperyalizmi ve 1949 Fulbright Antlaşması...
-Türk Eğitim Sistemi ABD ve CIA güdümüne nasıl sokuldu?
-İkili antlaşmanın 13.03.1950 tarihinde yapılan Meclis görüşmesinde hangi vekiller evet oyu verdi, hangi vekiller oturuma katılmadı ?
-TBMM'de kabul edilen antlaşmanın gerekçesi neydi ?
-Fulbright burs programında CIA'nın örtülü operasyonlarına ilişkin itiraflar ve belgeler.



Suriye'de yaşananlar BOP'un bir sonucu mu?


Tunceli harekatına yönelik iftiralara yanıtlar


Türkiye'ye yönelik "Dersim İftirasına" yanıtlar


Türkiye,1990 sonrası hangi odaklarca, niçin ve nasıl hedef alındı?


1945-1990 arası ABD-Rusya Soğuk Savaş Dönemi; Küreselci Emperyalizmin SSCB’yi Yıkma Çalışmaları


12 Eylül’den günümüze ABD’nin Türkiye’ye biçtiği yeni rol


"Atatürk'ü Ankara'da 2 tabur işgalci İngiliz askeri selamladı" iddiasına; belgelerle son nokta


"Atatürk'ü Ankara'da İngiliz askeri selamladı" iddiasına yanıt


Cumhuriyetin yerli ve milli kökleri-Laiklik


Vahdettin'in kaleminden Milli Mücadele'ye, Atatürk'e ve Türklüğe iftiralar


Milli Mücadele'ye Karaçalanlar: Rıza Nur


Rıza Nur; Nihal Atsız; Kadir Mısıroğlu İlişkileri

Milli Mücadele'ye Karaçalanlar, 11. Bölüm
Batı Cephesi Komutanı İsmet İnönü'ye yönelik iftiralar, kimlerce ne zaman başlatılmış; nasıl yayılmıştır



Kazım Karabekir'den Fevzi Çakmak ve Atatürk'e iftiralar


Kazım Karabekir'in Suçlamalarına Atatürk'ün Verdiği Yanıtlar


Karabekir - Atatürk Düellosu - 1933 - Özgün belgelerle


Karabekir - Atatürk Düellosu-2


Karabekir - Atatürk Düellosu-3


Kazım Karabekir'in Atatürk'ün ölümünden sonra yönlettiği suçlamalar ve yanıtları


Karabekir'den Atatürk ve Yakın Çevresine Müslüman Türkleri Hristiyanlaştırma suçlaması


K.Karabekir'in Atatürk'e: Türkiye'yi Bolşevik yapacaktı, Amerikan Mandası yapacaktı, Halife olacaktı vs. iftiraları ve Birincil Kaynaklardan Özgün Belgelerle Çürütücü Yanıtlar.


Atatürk'e yönelik "İngiliz ajanı" iftirasına belgelerle yanıtlar


Vahdettin neden kaçtı ? Çoğunu ilk kez göreceğiniz belgelerle...


Vahideddin'in ABD, İngiltere, Fransa devlet başkanlarına gönderdiği mektuplarda, bildirilerinde ve anılarında Türklüğe yönelttiği iftiralar ve "Vahideddin dünyanın en dürüst adamıydı, hazinesini götürmeyip millete bıraktı" yalanını çürüten gerçekler

1-TBMM Gizli Oturum Tutanaklarında Vahideddin.
2- G. Jeaschke'nin "Kurtuluş Savaşı ile İlgili İngiliz Belgeleri" ve "Türk Kurtuluş Savaşı Kronolojisi"ndeki yalan, yanlış vs. uydurmalarıyla Vahideddin'in kaçışına ilişkin gerçeğe aykırı iddialar



Rıza Nur ve K.Karabekir'in, Atatürk'e karşı söylem ve eylem birliği


27 Mayıs 1960 Askeri Müdahalesi - Amerika


19 Mayıs

"Üçler Misakı" nedir?
Milli mücadele tarihimizde nasıl bir yere sahiptir?
Kimler tarafından imzalanmıştır?
Kimler tarafından; ne zaman ve nasıl çarpıtılmıştır?



Üçler Misakı - Milli Mücadele Kararı - Fevzi Paşa, Cevat Paşa, Mustafa Kemal Paşa
19 Mayıs Devlet Operasyonu , "Erenköy Konseyi" uydurmaları ve karartılan "üçler misakı" gerçeği...



Osmanlı Devleti l. Dünya Savaşı'na niçin ve nasıl girdi?


l. Dünya Savaşı'nda, gizli anlaşmalar ışığında; İttihat-Terakkiı, Atatürk ve Almanya arasındaki ilişkiler, çelişkiler, çatışmalar


Müttefik sanılan Alman İmparatorluğu'nun Osmanlı İmparatorluğu'nu sömürgeleştirme ve parçalama planları


Atatürk'ün "Türk Tarih Tezi"
Mezopotamya, Anadolu ve Avrupa'da varolmuş Türk medeniyetleri



30 Ağustos Zaferi


Lozan Antlaşması'na yönelik iftiralara, çoğunu ilk kez göreceğiniz, özgün belge ve bilgilerle yanıtlar



İngiliz meclisi Lozan'ı onaylamak için niçin yaklaşık 1 yıl bekledi?

Hasip SARIGÖZ
hasipsarigoz@oncekultur.com
PARTİLİ = TARAFLI
07/04/2017

Partili olmak taraf olmaktır!

İcabında, partisinden olmayanlara karşı olmaktır!

Çoğu zaman, kendi doğrularından çok; partinin doğrularına inanmak ve onu savunmaktır!

Partili olmak, o partiye hizmet ediyor olmaktır!

Partili olmak, diğerlerini rakip olarak görmektir!

Partili olmak, özgür iradeli değil bağımlı olmaktır!

Partili olmak, her şartta partisine sadık olmaktır!

Cumhurbaşkanı olmak ise; bütün cumhurun başkanı olabilmektir.

Peki, bu durumda;

PARTİLİ bir cumhurbaşkanı, nasıl olacak da bütün cumhurun başkanı olabilecektir?

Partili bir Cumhurbaşkanı nasıl olacak da tarafsızlık yemini edebilecektir?

Diyelim ki yemin etti, bu yeminini nasıl tutabilecektir?

Adı üstünde partili, yani taraflı!, İcabında partisinden olmayanlara da karşı!

Peki bu durumda, nasıl olacak da bütün cumhuru temsil edebilecektir?

Nasıl olacak da bütün cumhur; partili birini kendi cumhurbaşkanı olarak kabul edebilecektir?

Üstelik halk %50'lere bölünmüş ve keskin bir şekilde kamplaştırılmışken! Bu iş nasıl olacaktır?

Peki ya, parlamentoda cumhurbaşkanının partisi değil de başka bir parti çoğunluğu sağlarsa, devlette uyum nasıl sağlanacaktır?

Cumhurbaşkanlığı makamı bugüne kadar partiler üstü ve sadece Türk milletini temsil eden bir makamdı. Şimdi bu durum değiştirilmek üzeredir!

Üstüne üstlük, Türk devletlerinde Hakan, Devlet Başkanı veya Cumhurbaşkanı aynı zamanda Türk Ordusu'nun Başkomutanlığını temsil eder.

Belli bir ideolojiye bağlı ve toplumun tamamının inanmadığı, desteklemediği ve hatta karşı çıktığı bir ülküyü veya bir parti programını gerçekleştirmek isteyen, herhangi bir partiye bağlı, yani PARTİLİ bir cumhurbaşkanı nasıl olacak da herkesin başkomutanı olabilecektir?

Bu durumda ordu, partili bir başkomutanı kendi başkomutanı olarak görecek mi ve başkomutanın emirlerini harfiyen uygulayabilecek midir?

Partili bir Cumhurbaşkanının, partili olması ve siyaset yapması mümkün olmayan vali ve kaymakamlarla ilişkisi ve bağı nasıl olacaktır?

Diyelim ki, partili Cumhurbaşkanı %50.0001 ile seçildi bu seçim adil mi olacaktır? Kalan %49,9999 bu durumu kabullenebilecek midir?

Toplumda bölünme, karşıtlık ve hatta düşmanlık tohumları yeşermeyecek midir?

Partili ve taraflı bir Cumhurbaşkanı ister istemez kendi partisini ve partililerini kayırmayacak mıdır?

Kayırırsa bu adil mi olacaktır?

Kayırır ise, sonuçta bir parti devleti ortaya çıkmış olmayacak mıdır?

“Parti Devleti” veya “Kayırmalı Sistem”; ister istemez “Ayırmalı Sistem!”i doğurup ülkeyi en azından duygusal yönden bölmeyecek midir?

Evet-Hayır kampanyası bile ciddi bir ayrışmaya neden olmamış mıdır?

Peki, bu işin bir çözüm yolu yok mudur?

Elbette vardır.

Bunun için önce kadim tarihimize ve devletlerimize bakmalıyız.

Öyle ya dünyada en fazla devlet kuran ve teşkilatçılık yönü ile temayüz etmiş bir millet değil miyiz?

Tarihteki Türk devletleri hangi sistemlerle yönetilmişlerdir?

Tarihteki Türk devletlerinde başkanlık sistemine benzer hakanlık sistemleri yok mudur?

Elbette benzeyenleri vardır.

Evet, işin demokrasi yönünü temsil eden bir de bağımsız kurultay vardır. Yargı ise hem hakandan hem de kurultaydan bağımsızdır.

Lakin şunu unutmayınız ki; tarih boyunca Türk devletlerini yöneten hiçbir Türk hakanının partisi olmamıştır...

Onlar; her türlü görüşün, cemaatin, tarikatın ve her türlü ideolojinin üstünde olan kişilerdi ve yalnızca büyük Türk milletinin hakanlarıydı...

Gerçek şudur ki, tarihteki hiçbir Türk Devleti partili cumhurbaşkanığı gibi bir başkanlık sistemi ile yönetilmemiştir.

Peki ya nasıl bir sistemle yönetilmiştir?

Şöyle açalım:

Tarihte sistemi en iyi bilinen ve üstelik taşlara kazınmış olan en eski Türk devleti Göktürk Devleti'dir ve bu Devlette dahi başkanlık sistemi yoktur.

Göktürk yazıtlarını inceleyenler bilirler bu yazıtlar üç ayrı kişi adına dikilmişlerdir.

Birincisi Bilge Kağandır ki, kendisi devletin başı olan Hakan'dır.

İkincisi Bilge Tonyukuk'dur ki, kendisi baş vezirdir. Yani devletin Başbakanıdır.

Üçüncüsü ise Kültigin'dir ki, Kükltigin ordunun başıdır. Yani devletin Genelkurmay Başkanıdır.

Selçuklu Devleti'nde de durum aynıdır. Sultan Alparslan iken, Başvezir yani Başbakan Nizamülmülk'dür. Melikşah ise ordunun başındadır.

Diğer Türk devletlerinde de yönetim şekli pek farklı değildir. Hepsinde Vezirlik, yani Başbakanlık makamı ve bu makamın çok önemli yetki ve sorumlulukları vardır. Meclisin görevini ise Kurultay görmüştür.

İyi güzel de bu başkanlık veya partili cumhurbaşkanlığı konusu; dünyanın gördüğü en ileri görüşlü devlet adamı olan, Cumhuriyetimizin kurucusu ve ebedi başkomutanımız Mustafa Kemal Atatürk'ün hiç aklına gelmemiş miydi? Onun bu konuda görüşleri yok muydu?

Elbette vardı...

Bakın Atatürk ne diyor:

"Amerikan sistemini memleketimizde tatbik etmeyi hiç hatırıma getirmedim; sistemsiz ve kanunsuz tarzda, REİSİCUMHURLUKLA BAŞVEKÂLETİ BİRLEŞTİRMEYİ DÜŞÜNMEDİM ve DÜŞÜNECEK ADAM OLMADIĞIM BÜTÜN MİLLETÇE MALUMDUR zannederim." (Kaynak: Orhan Çekiç, "1938 Son Yıl", Kaynak Yayınları, sayfa: 67, 68)

Atatürk böyle diyor ve devam ediyor:

“Türkiye Büyük Millet Meclisi yalnız ve yalnız milletindir. Milletin seçtiği milletvekillerinden oluşur. Bu meclis yalnız ve yalnız milletin emrine boyun eğmek zorundadır. İsmi ve makamı ne olursa olsun millet bu hakkını bir şahsa ve makama teslim edemez.”
(Kaynaklar:
* Aydın Keleşoğlu, "Dünden Yarına Atatürk'ün Öngörüleri", Bilgi Yayınevi, 2014
* Sadi Borak, "Atatürk Gençlik ve Hürriyet", Kırmızı Beyaz Yayınları, 2004, S.: 81.)

Dedikten sonra konuya şu sözleriyle son noktayı koyuyor:

"Şimdiye kadar milletimizin başına gelen bütün felaketler kendi talih ve geleceklerini başka birisinin eline terk etmesinden kaynaklanmıştır. Bu kadar acı tecrübeler geçiren milletin bundan sonra egemenliğini bir kişiye vermesi kesinlikle mümkün olmayacaktır."

Görülüyor ki, tarihin dayattığı tek partili dönemde bile Atatürk hiçbir partinin adamı değil, yalnızca milletin adamıydı.

Diğer yandan Sayın Cumhurbaşkanımız henüz Başbakan olduğu dönemde bir açıklama yapmış şöyle demişti:

"Dünyada gelişmiş güçlü ülkelere bakarsanız, bunların hiçbirinde eyalet korkusu diye, eyalet endişesi diye bir şey yoktur. Tam aksine EYALET YAPILANMALARI O GÜÇLÜ ÜLKELERDE ÇOK DAHA SÜRATLE KALKINMAYI GETİRİR VE DEMOKRASİDE ÖZELLİKLE SİYASİ REKABETİ GETİRİR. Bu, güçlenme alametidir. Gelelim bizim kendi tarihimize. Osmanlı'ya baktığımız zaman, o güçlü Osmanlı'da mesela çok daha enteresan Lazistan eyaleti var, Kürdistan Eyaleti var. Bu konuda benim söylediğim şu: Güçlü bir TÜRKİYE ASLA EYALET SİSTEMİNDEN KORKMAMALIDIR."
(Bkz.: https://www.akparti.org.tr/…/gelismis-ulkelerde-eyal…/42345…)

Yine Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Sayın Adnan Tanrıverdi'nin aynı konuda yapmış olduğu bir açıklama daha vardır. Tanrıverdi yaptığı konuşmasında:

"Devletin kurumlarında ve uluslararası ilişkilerde resmi dil Türkçe olmalı. Ancak Kürtlerin ve diğer etnik grupların kendi dillerini konuşma, geliştirme ve kendi dilinde eğitim yapma imkânı anayasa ile koruma altına alınmalıdır. Kürtçe dilinin geliştirilmesi, devletin kültür programlarında yer almalıdır. Devletin resmi okullarında isteyen Kürt vatandaşlarımıza kendi dilinde eğitim hakkı sağlanmalı, ikinci dil olarak da Türkçe öğretilmelidir. Türkçe eğitim yapan devlet okullarında da ikinci dil olarak Kürtçe dili tedrisata dâhil edilmelidir. EYALET SİSTEMİ GETİRİLMELİDİR. Türkiye Cumhuriyeti’nin taşra teşkilatı ve devletin yönetim şekli tekrar düzenlenmelidir. ... COĞRAFİ, EKONOMİK VE ETNİK ŞARTLAR GÖZ ÖNÜNDE BULUNDURULARAK EYALET SİSTEMİ OLUŞTURULMALIDIR." demiştir.
(Bkz.: https://www.youtube.com/watch?v=1Zi-Sbg-_Yw)

Bu şekilde yapılan açıklamalar; başkanlık sisteminin getirilmesinin ardından, ülkemizde bölünmeyi getirecek bir eyalet sisteminin getirilmesi yönündeki, halkımızın endişe ve kaygılarını çok haklı olarak güçlendirmektedir.

Son zamanlardaki bazı gelişmeleri de dikkate almalıyız.

Biz doludizgin başkanlık sistemine doğru giderken, yine bir Türk devleti olan Kazakistan; başkanlıktan parlamenter sisteme geçiyor.

Bu konuda bakın Nazarbayev ne demiş:

"Yetkilerimin bir bölümünü parlamento ve hükümete devrediyorum. Daha demokratik bir idari yapıya doğru ilerlememiz lazım. 
Elbette işsiz kalmayacağım. 
Parlamento ile hükümet arasında hakem olacağım."

Her ne kadar Hükümet, yapılacak anayasa değişikliğinin bir rejim değişikliği olmayıp sadece hükümet sistemi değişikliği olduğunu vurgulasa da, hafızası iyi kişiler; Sayın Cumhurbaşkanımızın Cumhurbaşkanı seçildikten sonra verdiği ilk 29 Ekim Resepsiyonu için, 2014 yılında bastırdığı DAVETİYELERDEN “CUMHURİYET” KELİMESİNİ ÇIKARDIĞINI çok iyi hatırlamaktadırlar. 
(Bkz.: http://www.takvim.com.tr/…/29-ekim-resepsiyonu-ilk-kez-cank…)

Dünyada başkanlık sistemi ile yönetilen ülkelerdeki, tek yetkili başkanların yaptıkları akıllara zarar uygulamaları daha önce yazmış ve anlatmaya çalışmıştım. Bu kötü örnekler arasında maalesef Türkmenistan ve Azerbaycan da vardır. Kaldı ki o yazımda Hitler, Saddam ve Kaddafi gibi örneklere hiç yer verilmemiştir. Okumak isteyenler için linki: http://www.dorukturk.tv/makale/hasip-sarigoz/baskan/383.html

Bu arada, ülkemize ABD’deki gibi bir başkanlık sisteminin getirileceği yanılgısı da vardır.

Oysa dünyadaki diğer başkanlık sistemi örnekleri de ülkemize getirilmek istenen de ABD’ninkinden çok farklıdır.

Öncelikle belirtmek gerekir ki, Birleşmiş Milletler İnsani Gelişmişlik Endeksi’ne göre yapılan sıralamada: En gelişmiş 10 dünya ülkesinden 9’u Parlamenter Sistemle ve sadece 1’isi Başkanlık Sistemi ile idare edilmektedir.

En geri kalmış 10 dünya ülkesinden ise; 7’sinin Başkanlık Sistemi ile 3’ünün de Yarı Başkanlık Sistemiyle yönetildiğini görüyoruz.

İşte bu istatistik dahi; Başkanlık Sistemi’nin sihirli bir değnek olmadığını ortaya koymaya yetmektedir.

Şimdi gelelim ABD’deki başkanlık sistemine:

Kafanızı karıştırmadan kısaca anlatayım.

Evet, ABD’de başarılı bir Başkanlık Sistemi var.

Lakin ABD Başkanlık sisteminde;

1. Başkan var. (Görev süresi 4 yıldır.)

2. Temsilciler Meclisi var. (Görev süreleri 2 yıldır.)

3. Senato Var. (Her eyaletin ikişer üyesinden oluşur. Görev süreleri 6 yıldır, fakat üyelerin 3’te 1’i her 2 yılda bir yenilenir)

4. Bağımsız Yargı var.
(* Yüksek Mahkeme ve daha alt düzeydeki federal mahkeme atamalarını Senatonun önerisi ve onayıyla Başkan yapar. 
* Fakat; Senato’nun, Başkan’ın atadığı yargıçları reddetme yetkisi vardır. Senato bu yetkisini ihtiyaç duyarsa kullanmaktadır.
* ABD tarihi boyunca hakkında dava açılmış yargıç sayısı sadece “1”dir. Samuel Chase adındaki o yargıç da, tam 212 yıl önce, 1805'te aklanmıştır.)

Yani anlayacağınız, ABD Başkanlık Sisteminde “BİR BAŞKALIK” var.

Görüldüğü üzere başkan, milletvekilleri ve senato seçimleri aynı anda olmaz.

Hepsi; 2, 4 ve 6 yıllık periyotlarla ve farklı farklı zamanlarda göreve gelirler ve görevden giderler. Bu durum aynı zamanda devlette devamlılık ilkesini de ayakta tutar.

Senato olayı, tamamen Eyalet Sisteminin ortaya çıkardığı bir durumdur.

Ama bizde “Eyalet Sistemi” olmadığı için, bu sistemin bize uygulanması mümkün görülmemektedir.

Sırf bu sistem için, ülkemizi eyaletlere bölecek halimiz de yoktur.

Kısacası:

Amerikan Devleti; kurduğu ve koruduğu “Kuvvetler Ayrılığı” prensibine dayalı bir Başkanlık Sistemi ile sadece bir istisnadır.

Kararımızı verirken unutmayalım, görüldüğü üzere en ileri görüşlü devlet adamı Atatürk; başkanlığa da, partili cumhurbaşkanlığına da, başbakanlığın kaldırılmasına da, millet egemenliğinin bir şahsa veya makama teslim edilmesine de karşıydı.

Dünyadaki örneklerden gördüğümüz üzere başkanlık sistemi öyle birçok sorunu çözen sihirli bir formül falan da değildir. Partili Cumhurbaşkanlığını düşünürken de en basitinden; Fenerbahçe-Galatasaray maçını Fenerbahçe Başkanı Aziz Yıldırım’ın yönettiğini düşünün… Düşünün bakalım ne diyeceksiniz?

Yine unutmamalıyız ki;

Krallıklar Zorbalığa, Aristokrasi Oligarşiye, Demokrasi Demagojiye ve Cumhuriyetler de Otokrasiye rahatlıkla dönüşebilmektedir!!!

Böyle dönüşümlere dünya tarihi defalarca şahit olmuştur.

Her dönüşümün sonunda ise, olanlar yine vatandaşa olmuş ve her devrim, önce kendi evlatlarını yemiştir!

Benden söylemesi...



1476 kez okundu. Yazarlar

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın

Yazarın diğer yazıları

!!!!TERÖRİST!!! - 06/02/2021
Terörist! Daha önce hiçbir döneminde bu kadar çok konuşulmamıştı.
PARTİ ORDUSU OLMAK… - 23/01/2021
Eskiler hatırlarlar. 12 Eylül 1980 öncesiydi… Ve Ordu’da görevli personelin bıyık bırakma serbestisi vardı. Aynı dünyanın diğer ordularında olduğu gibi, bizim subay ve astsubaylarımız da (sakal değil ama) bıyık bırakabiliyorlardı.
PAZARLIK… - 11/01/2021
Şimdi ortada bir seçim var mı? Yok. Peki, Hükümet tarafından sürekli ne deniliyor? Seçim zamanında yapılacak... Yani 2023'te... Fakat görüyoruz ki, AKP'li Cumhurbaşkanı, bazı partilerle açık açık seçim ittifakı görüşmeleri yapıyor...
HAKARET - 04/12/2020
Vatansever subaylarımızı, bir bir fişlediler! Direnir gibi olanları, medyalarını da kullanarak fena halde dişlediler! Siz casussunuz dediler! Siz, fuhuş çetesi kurdunuz dediler!
BASKIN! - 27/11/2020
Devlette liyakat biterse, lakayitlik baskın verir! Adalet biterse, zulüm baskın verir! Doğruluk biterse, yalan baskın verir! Tarafsızlık biterse, yandaşlık baskın verir!
BAYRAMI KUTLANACAK BİR CUMHURİYET KALDI MI? - 29/10/2020
Eğer AKP tarafından, daha önceden de defalarca olduğu gibi herhangi bir engellemeye gidilmezse; bütün illerimizde, il merkezlerimizden kasabalarımıza ve hatta köylerimize kadar her yerde kutlamalar yapılacak, şenlikler düzenlenecek...
HESAPLAŞMA… - 03/10/2020
Dertleri her neyse; Atatürk'le, İnönü'yle ve Cumhuriyet'le sürekli olarak bir hesaplaşma içindeler.
ASIL HEDEF NE OLMALI? - 03/10/2020
Can Azerbaycan’ın vatan topraklarının %20’sini, tam 30 yıldır işgal altında tuttuğu ve babasının çiftliği gibi kullandığı yetmiyormuş gibi, 12 Temmuz 2020’den itibaren Azerbaycan’a tekrar saldırmaya başladı.
BIRAKIN KARAADA’YI, DONUMUZA KADAR ALIRLAR! - 03/10/2020
Ortalık çalkalanıyor… Ege ve Akdeniz’de tansiyon yükselmeye ve sular da iyice ısınmaya devam ediyor!
 Devamı
Site Haritası
KİTAP ÖNERİLERİ
Prof.Dr. Cihan Dura, Sömürgeleşen Türkiye


Prof.Dr. Cihan Dura, Ataname


Mustafa Yıldırım, Sivil Örümceğin Ağında
(AB-D Tarafından Yerli İşbirlikçileri ile Kuşatılan Türkiye) 


M.Emin Değer, Oltadaki Balık Türkiye


Ali Tayyar Önder, Türkiye'nin Etnik Yapısı


Barış Pehlivan, Barış Terkoğlu, Sızıntı


Barış Pehlivan, Barış Teroğlu, Metastaz


Alev Coşkun, Tarihi Unutmamak


Prof.Dr.Emre Kongar, 21. Yüzyılda Türkiye


Prof.Dr.Emre Kongar, Yakın Tarihimizle Yüzleşmek


Rıza Zelyut, Osmanlı'da Oğlancılık


Merdan Yanardağ, Türkiye Nasıl Kuşatıldı?


Prof.Dr. Sina Akşin, Yakın Tarihimizi Sorgulamak


Nurten Arslan. Küçük Anılarda Büyük Sırlar, 5 cilt
Biyografik Roman Tarzında Atatürk ve Yakın Tarih


Soner Yalçın, Samizdat


Soner Yalçın, Saklı Seçilmişler


Erol Toy, O'na Katılmak, Dünden Yarına Türkiye Cumhuriyeti


Prof.Dr. Afet İnan, Medeni Bilgiler ve M.Kemal Atatürk'ün El Yazıları


Bernard Lewis, Modern Türkiye'nin Doğuşu


Laik, Demokratik, Hukuk Sevleti Türkiye Cumhuriyeti'ni Ortadan Kaldırmaya Yönelik İç ve Dış İrticai Örgütler


Prof.Dr. İlber Ortaylı, Zaman Kaybolmaz


Prof.Dr. İlber Ortaylı, Gazi Mustafa Kemal Atatürk


Süleyman Duman, Kütahya-Eskişehir


Anılarla Mayıs 1970 - Ocak 1975 Astsubay ve Eşlerinin Hak ve Adalet Arama Mücadeleleri
Yazar: Abdullah İnaler


Cengiz Özakıncı, İblisin Kıblesi
(Türkiye'nin Üniter ve Laik Yapısını Hedef Alan AB-D
Bunun için neler yaptı?
Belgeleriyle Tarihe Tanıklık Edeceksiniz)


Cengiz Özakıncı, Türkiye'nin Siyasi intiharı Yeni - Osmanlı Tuzağı
(Bugün Olanları, Yarın Olabilecekleri, Tarihi Benzerlikleri, Belgeleri ile Anlatmakta Olan Bir Eser)


Cengiz Özakıncı, Kalemin Namusu, Türk Savun Kendini


Ali Tayyar Önder, Türkiye'nin Etnik Yapısı


Ali Tayyar Önder - Türkiye'nin Etnik Yapısı ve Açılım


Cengiz Özakıncı - İblisin Kıblesi Kitabına Ait Program


Prof.Dr. Necati Demir ile Türk Tarihi Üzerine 19 Mayıs Programı-1


Prof.Dr. Necati Demir ile Türk Tarihi Üzerine 19 Mayıs Programı-2


Cengiz Özakıncı:Türkiye Cumhuriyeti'nin Yerli ve Milli Kökleri


Cengiz Özakıncı:1989 Sonrası Türkiye’de Küreselci Emperyalist Operasyonlar.
Dersim iftiraları-Kanal İstanbul, Monrö Bağlantısı-Atatürk ve Laikli İlkesine Yönelik Psikolojik Harekat Nasıl ve Neden Başladı

Cengiz Özakıncı: ABD’de Ulusal Demokratik Cumhuriyet’in Temelleri
Amerika'da okullarda öğrencilere okutulan Ulusal Ant
- Atatürk'ün Eğitim Sistemi


Amerikan Ulusal Andı

"Pledge of Allegiance - Brody Middle School"



Türkiye'de "Öğrenci Andı" Pkk ile Açılım Döneminde Kaldırıldı.13.10.2013
Prof.Dr. Erol Manisalı: Amerika'nın yürüttüğü karşı devrim


GENÇLİĞE HİTABE
Analiz

AKP-BDP çatısı altında Türkiye Cumhuriyeti’ni dönüştürmeye çalışanlar, 18 yıl önce (1993-1994) Kürt-İslam çizgisindeki Yeni Zemin’de örgütlenmiş... 3.6.2011-Yeniçağ 
https://www.yenicaggazetesi.com.tr/-51438h.htm
Yeni Zemin Dergisi Konu Başlıkları:
https://katalog.idp.org.tr/dergiler/610/yeni-zemin



Yıl 1993; Sayın Recep Tayyip Erdoğan (Refah Partisi İstanbul İl Başkanı, MKYK Üyesi) Sayın Bülent Arınç (Refah Partisi MKYK Üyesi) ve Sayın Mehmet Metiner (Yeni Zemin Dergisi Genel Yayın Yönetmeni).


Yıl 1993; Sayın R.Tayyip Erdoğan, Bülent Arınç ve Mehmet Metiner birlikte bir açık oturumda


Türkiye'nin siyasi yapısının islami yönde değiştirilmesini temel hedef edinmiş Yeni Zemin Dergi Yazarları, TSK yapısının değiştirilmesini de misyon edinmiş.

Aynı zamanda eyalet, hilafet gibi söylemlere sahip Em.Tuğg. Adnan Tanrıverdi 15 Temmuz 2016 sonrası TSK'da yaptırdığı değişiklikleri sıralıyor:


İçişleri Eski Bakanı Sadettin Tantan'ın HÜDA PAR ve Hizbullah Tespitleri